Hoca'ya Kıbrıs literatüründen veda

Yayın Tarihi: 06/05/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Artık Kıbrıs'ta AB-NATO ekonomik işbirliği metni olan Şubat 2014 Trans-Atlantik Ortak Açıklama'nın mimarı Ahmet Davutoğlu yok…

Batı perspektifine göre de zaten "Stratejik Derinlik"te kurgulanan satranç gereği de bir şekilde "ya Esad, ya da Davutoğlu" gidecekti.

Ünlü eseri okuyup da bu analizi yapanların bugün bir surette haklı çıktığı anlaşılıyor.

Bu anlamda Batı'nın Ortadoğu havzasında "bir Hamas'çıdan" kurtulduğu da ifade edilebilir ki dış politika bilenler bakımından bu yok sayılacak bir husus değildir.

Kıbrıs literatürü vedası içinde öte yandan;

Sözde Haziran ayında yapacağımız (!) Kıbrıs'taki çözümden 10 gün önce AK Parti'de Olağan üstü kongre var…

Üstüne üstlük bir de Güney Kıbrıs'ta, 22'sinde kongre ile eş zamanlı rekor adaylı parlamento seçimi…

MHP bu halde iken Türkiye'de de bir erken Genel Seçim yakışır!

Başbakan Yardımcıları değişeceğinden ayrıca Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'in akıbeti ne olacak onu da göreceğiz.

**

Kıbrıs perspektifinde tüm bunlar olurken de üstelik ünlü Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu da KKTC'deydi…

Bizi ilgilendiren hususlardan biri de; AK Parti içindeki didişme kronolojisi içinde -Güney Kıbrıs özelinde bize yansıyan- AB'nin Türkiye'ye kaldırdığı Vize Muafiyeti anlaşması imzalarının aslında ünlü 17-25 Aralık darbe girişiminden tam bir gün önce Ankara'da Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu döneminde atılmış olduğunun anlaşılmış olmasıdır.

Yani 2013 Eroğlu döneminde…

Yani şimdiki Cumhurbaşkanı Akıncı daha seçim sathı mahalline girmek üzere yurduna dönmemişken…

Hatta "Mülteci krizi" de piyasada değilken…

Bunu Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun önceki gün AB Bakanı Bozkır'la gerçekleştirdiği basın toplantısında hatırlatarak "17-25 girişimi nedeniyle o gün gündem olmadı" ifadelerini kullanması, yani AK Parti içindeki "kavganın" bir argümanı olarak dillendirilmesi de esasen Sayın Davutoğlu'na Kıbrıs'tan yaptığımız vedanın bir parçası hükmünde…

AK Parti'deki kavganın ideolojik, siyasi bir yönü yok.

Klasik bir iktidar kavgası.

Hatta "ittifaktan topyekûn savaşa" The Cemaat ile "terör" adı altında süren savaştan da bambaşka…

Her şeyden önce "Pelikan Dosyası" bildirisine yansıdığı gibi "Reisçiler" ile "Hocacılar", ilke üzerinden didişmediği gibi kavganın kalemşörleri de "partili" değil.

İki tarafta da tümü tam adı ile "devşirme".

**

Davutoğlu, büyük ihtimalle Katar'da yaptığı konuşmada "özlediğini" belirterek işaret ettiği gibi "akademiye" dönecek.

Yeni Genel Başkanlık için de ifade edildiği gibi "Üç B" öne çıkıyor…

Binali…

Berat…

Ve Bozdağ…

Üçünden biri olacaktır…

Ve fakat Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık sistemine giderken –engeldir diye teşhis ettiği Davutoğlu sonrası- acaba "İsmet"ini bulabilecek mi?

Paraşütle gelenin "paraşütle" gidişi, şimdi âdil olduğu gibi daha sonra da âdil olacaktır…

Kıbrıs'ta olası çözüm ya da çözümsüzlük literatürüne Davutoğlu adını, altın harflerle yazdırmış oldu.

**

Gül'ün Türkiye'deki "Siyaset Çeşmesi"ine kazandırdığı Davutoğlu, mücadele etti ama kaybetti.

Ankara'nın katı devletçiliği, günün sonunda İslamcıları da kendine benzetmeyi başardı.

Makul…

Olağan…

Hatta müstahak…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.