Değil Ahde Vefa, Ahitleşme sıkıntıya girdi

Yayın Tarihi: 20/06/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

2. Cumhurbaşkanı Talat döneminde, altını çiziyorum "aynı" değil "benzer" bir durum yaşandı.

ODTÜ KKK ile ilgili uluslararası anlaşmayı da ilgilendiren Yükseköğretim Yasası'nı Anayasa Mahkemesi'ne görüş almak için götürdü.

Bunu Spor Koordinasyon Ofisi anlaşmasında bozan şey eğer "yürürlük" konusu ise "uluslararası anlaşmaların Cumhurbaşkanlığı makamı eliyle engellenmesi yolu zaten yasa hilafına fiilen varmış" sonucu çıkıyor.

Bu durum ise "parlamenter rejim aksaklıkları" başlığı altındatartışılması gereken bir şeye benziyor.

**

Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı, Meclise "müdahale" ile başladığı sürece Anayasa Mahkemesine "görüş almak üzere" giderek devam etti. Hatta "meclis beni dinlemedi" serzenişini de yaptı.

Eğer Türkiye'de böyle bir "müdahale" olsaydı "demokrasi havârileri"sus-pus olmazdı.

Cumhurbaşkanının koordinasyonu mahkemeye gönderirken Talat dönemi olayından haberi var mıydı?

Koordinasyon Ofisi'nin Türkiye'nin "umurunda" olan bir şey olduğu kanaatinde değilim.

Ancak Cumhurbaşkanının böyle bir şey yaparak hem siyasi hemde iki ülkearasındakiilişkileri krize sokacak ciddi risk aldığından eminim.

Siyasi riski şu olur; 2005'te olduğunun aksine mahkeme uluslararası anlaşmanın esasına girerek "karar" üretirse Cumhurbaşkanı hem geçmişte mahkemeye götürmediği anlaşmaları "neden götürmediğini" açıklamak zorunda kalacak, hem de bundan sonraki anlaşmaların da "mahkemelik olmasının" yolunu açmış olacak.

Bunu yaparken "onlar böyle idi, şu şöyle" şeklinde "hukukiyorum"dan ibaret "farkları izahat" da kamuoyunu tatmin etmeyecek.

**

İki ülke arasındaki ilişkilere baktığımızda nicedir daha önce imzalanan bir çokanlaşmada evrensel bir ilke olan "ahde vefa"yıihlal ettiğimiz malumdur.Öyle ki artık taraflar birbirini dinleyemez, anlayamaz hatta ilerisi "buna değmez" noktasına geldi.

Sayemizde inada da biniyor!

Şimdi mahkeme "olumsuz" görüş verdiğinde Türkiye ile ilişkiler bağlamında –ki Sarayemsâl olacaktır, diye övünüyor- yürürlükte olan anlaşmalar için bile "ahde vefa" ilkesini ihlal ederken şimdi "ahitleşmek" bile zor olacak.

Türkiye bundan sonraki her anlaşmayla ilgili Cumhurbaşkanının rızâsı ile Anayasa Mahkemesi'nin görüşüne de ihtiyaç duyacak.

Yani herhangi bir anlaşma imzalamadan hükümetlerimize önce "Cumhurbaşkanı ne düşünüyor, mahkemenin görüşü ne?" diye soracak ve belki de imza öncesiartık bunlarıda isteyecek.

Nitekim 2005'te Anayasa Mahkemesi'nin Talat'a verdiği yanıtta "Uzun müzakereler sonunda varılan bir anlaşmada taraflardan birinin 'ben bu anlaşmayı imzalarım, ancak Anayasa Mahkemesinin bazı maddeleri iptal etmesi halinde anlaşma eksik uygulanacaktır' demesi büyük sorunlar yaratır, bu çekincenin konması halinde karşı taraf da aynı çekinceyi koyacaktır. Diğer ülkenin Anayasa Mahkemesi ise büyük olasılıkla anlaşmanın başka maddelerini iptal edecektir. Böylece anlaşma, anlaşma olmaktan çıkacaktır. Bu nedenle rahatsızlık duyulsa bile uluslararası anlaşmaların Anayasal denetim dışında kalması (evrensel) ilkesi kabul edilmiş ve istisnasız uygulanmıştır" denerek bu tehlikeye dikkat çekiliyor.

Siyaset kurumu daha anlaşma imzalanmadan Anayasa Mahkemesi'nden bundan sonra görüş sormak zorunda kalacak…

Ki bunlar sadece içinde bulunduğumuz durumun bizi getirmek üzere olduğu "kırtasiye" halleri…

Kıbrıs Sorununu haliyle "Türkiye ile çözmek" motivasyonunu bozan boyutları da vardır.

**

Cumhurbaşkanı eğer samimi ise bu hafta mecliste olan Ekonomik Protokolü de mahkemeye götürmeli, "görüş" almalı… Malum içinde özelleştirmeler dâhil birçok tartışmalı husus var.

Adı üstünde; ülkede büsbütün yapıyı değiştirmeye teşebbüs eden "Yapısal Dönüşüm Programı", ayrıcayargı mensuplarının rahatsızlıklarını dile getirdiği iddia edilen "Hukuk Reformu"nu da kapsıyor.

Mahkeme için illâ sokaklara mı çıkmak gerek?

Bir soru da şudur: 2005'te olduğu gibi mahkeme, esasa girmeyerek görüş vermeyi reddederse Cumhurbaşkanı Anayasaya aykırı olduğunu düşündüğü bir anlaşmayı imzalayacak mı?

Sayın Erhürman bu noktada niteliği uluslararası andlaşma olduğu için meclisin bile maddelerini görüşmediği bir metni, mahkeme madde madde sorgulasın, önerisinde bulunuyor.

Öte yandan önden "Tabii karar mahkemede verilecek ben bir şey diyemem" şeklinde konuşan Erhürmanardından da mahkemede olan bir konu hakkında "bunu inceleyemem, diyemez. Bir görüş vermek zorundadır" diyerek aslında siyasi müdahalede bulunuyor.

Yani Erhürman'a göre mahkeme, "ben esasa giremem" diyemez!

Kendisinin de dediği gibi "hukuk bir yorum işidir"… Ve Anayasa,görüşülmekte olan bir dava ile ilgili her halde "her türlü telkini men" eder.

**

TDP'nin Cumhurbaşkanından beklentisini net ifade ettiği Suyun monopol riski ile özelleştirilmesine -yani Meclisten Saray'a akışına- hadi ses çıkartmadık; e o zaman hadi Ekonomik Protokol için de Anayasa Mahkemesi'nden görüş alalım!

Üstelik topumun bölünüşü, hükümet de "yiyen" bu konuda daha kati.

Hâsılı bu işin 'hayırlı'olan bir yönü de'nihai yorum mercii adresinin 'hukukçu siyasilerimizin' değil, mahkemenin olduğuna tahvil edilmesi şeklinde tezahür edecek…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.