'Kibardır çok...'

Yayın Tarihi: 28/05/18 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
" ... sevilmek, beğenilmek amacıyla ama inanılsın diye değil; bu kibarlığın uydurma olduğunun kavranmasına terbiye, gerçek zannedilmesine de görgüsüzlük adını verirlerdi…"

Marcel Proust, Sodome Et Gomorrhe

Nezaket, hoşgörü, anlayış, asalet ve saygıdan farklı olarak ve fakat bunları da barındırdığı varsayılarak "kibarlık" hakkında zaman zaman bir kavram olarak düşünmüşümdür.

Çünkü kibarlıktan geçilmiyor…

Çünkü hiçten geldiği halde her şeyi satın alabiliyor.

İnsanın oturuş şeklinden bile rahatça anlaşılabilen güzel bir vasıf mıdır acaba kibarlık?

Sanmam.

Çünkü iş hayatında kötü iletişimi önlemenin yollarından biri değil bu sadece…

Tıpkı vitrinden inmek bilmeyen dobralık gibi bir tehlike sireni kibarlık…

**

Aşırılığa kaçtığında kibarlık sadece samimiyeti gölgelemez çünkü…

İkiyüzlülüğü de cilalar.

Kronik kibarlık diye de bir şey var.

Samimiyet ve içtenliği zamanla öldüren ve mekanik bir karakteri perçinleyen…

Hatta bazı vakıalarda bizzat ikiyüzlü kötülüğü, hatta bastırılmış şiddet ve terörü iyilik ve anlayışın zarif taşları ve bakışlarıyla süsleyip bir zırh gibi gizleyen…

40'ların başlarından beri Türk sahnelerinde sık sık arz-ı endam eden ve Molière'in ünlü "Kibarlık Budalası" adlı komedi-balesi, esasen Türklerle, bizdeki "Doğulu tiple" alay etmek için yazılmıştı belki ama "kaba" olanın zıddı gibi anlaşılması gelenek olan "kibar", bizim edebiyatımızda Tanzimat tiyatrosunda ortaya çıkmış ve mal düşkünü, sümsük ve tutuk bir tipi anlatır…

Boşuna Batılı olmaya çalışan bir "budala" değil bizim coğrafyadaki kibar…

**

Kibarlığın rahatsız ediciliği hakkında ilham verici çok şey var…

Takdir edilir ki gücü olan, kimseye muhtaç olmayan ama kibar olan birini görmek kolay değil.

Zor.

Zira kibarlık tahakküm ihtiyacı olmaksızın iletişimi gütme sanatıdır aynı zamanda…

Bu nedenle zayıf olan hep güçlüye, kendisinden zayıf olana karşı ise açıkça kabalık ve zorbalığa dönüşür.

"Çatışmadan" hükmetmeyi çok ustaca amaçlayan kibarlık hakkında dünya dolusu pratik var…

Sırtını güce ya da güç yanılsamasına yaslayıp civara "zayıf" görüntü veren kibarlık diye de bir şey var ki işte o nörolojinin konusu…

"Teşekkürler", "iyi günler", "kolay gelsin", "günaydın" gibi günlük hayatın olmazsa olmaz kullanımlarından başka bir şey, ötede gizlenen ketum bir şeytan olabilir kibarlık…

Ya bir iletişim tekniği olarak kibarlık?

Dipsiz bir kuyu…

Ünlü İngiliz atasözünün de dediği gibi "kibarlık sizi asla haksızlığa düşürmez"…

Görgü kurallarına riayetin ötesine sinsice geçen bir iletişim ve hükmetme aracı ve tekniği olarak kibarlıktan bu anlamda hoşlanmak, hatta "herkese karşı kibar olan bir insandan daha etkileyici hiçbir şey bilmemek" zayıf karaktere işaret eden bir hastalık belirtisi bile olabilir…

Yani ince, pek zarif bir silahtır kibarlık… En çok da bencillerde bulunur.

Doğal olan samimi kabalığı daha anlamlı bulanlardanım…

**

"Sıcaklık balmumu için neyse kibarlık da insan doğası için odur" diyor 'garip' feylesof Schopenhauer…

Ve kibar olanın insanları esnek ve itaatkâr yapılabileceğine boşuna dikkat çekmiyor…

Çünkü psikiyatride de yeri olan "Otomatik itaat" ve "Sorumlu Katılımı" sağlamakta garantiyi daima temin eder düzenli ve disiplinli kibarlık…

Kibarlığın açıkça "kontrollü ve örgütlü bir aldırmazlık" biçimi olduğundan dem vuran Paul Valery ise davranış düzeyinde kalan, yüreğin gerçek atılımıyla taşınmayan, öteki ve 'öteki'den gelenleri yitirme ve dışlanma korkusu ile huzura sevinçle bir şeyler vermeyen, katkıda bulunmanın derin hazzını hissettirmeyen, eleştirilme-dışlanma korkusuyla harekete geçen kibarlığa işaret eder.

Yani daima hakikatin sesini boğan;

hayat suyunu çeken;

kuru bir süngerden yapılmış bir maske biçimi olarak kibarlık…

Bunlar harikulade, orijinal veya sıra dışı olma gereği duysalar klasik, bayağı geleneklerine dayanan o en aptal ve yapmacık haline bürünüverir…

**

Neyin önemli, neyin önemsiz olduğu, neyin kabalık, neyin kibarlık olduğu, üç bakımdan değişir derler…

Kişiden kişiye…

Toplumdan topluma…

Ve zaman içinde.

Kibarlara dikkat edilmeli!

Çünkü edep ve nezahet yoksa nezaket zehirli bir baldır.

Bir karıncayı bile ezmezler belki ama kendi ayaklarına basmadıkça, çıkarlarına uymadıkça, bir de kafaları basmayınca yani o canavarı tanımadıkça "kibardır çok..." demeyin hemen…

Kim bilir belki de kütüklük, hoyratlık ve maçoluk kibarlığa aslında "alçakgönüllü" olmaktan uzak bulunduğu için tecavüz edebilmiştir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.