Ne Mutlu Kıbrıslı Türküm Diyene!

Yayın Tarihi: 19/11/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Türkiye'de Danıştay beş yıl sonra Andımızla ilgili yürütmeye ilişkin karar verince –ki 5 seneden evvel mahkemelerin zaten herhangi bir konuda kararı yok- ortalık kırk yıllık "Türkiye kroniği" tartışmalarla şenlenmiş görünüyor…

Yerel seçimin de yaklaşması ile her televizyon programında bu mesele hala, haftalardır konuşuluyor.

Misak-ı Milli hârici ülkemizde de "marş marş" okutulan Andımız, içerikte 'zevksizlik ve sathîlik de haktır' denerek aşılsa da en azından okutuluş usûlü ile son derece ilkel…

İlk Cihan Harbi ile İmparatorluklardan Ulus Devletlere, şimdilerde ise mikro ulus devletçiklere geçiş konseptinde bu coğrafya Fransa değil…

Öyle olmadığı için de herkesin derdi, yarası başka…

Öyle ki İstiklal Marşını haftada iki kez, Andımızı ise gözde çapak kıta usûlü her sabah diğer arkadaşlarına okutan öğrenci bile kendini okulun en başarılı talebesi zannediyor.

Kendimden biliyorum!

Çünkü kitle karşısında her türlü metni, Andımızdan, şiire hep bana kıraat ettirdiler, okuttular…

Ben de kendimi çok zaman bir şey sandım.

Andımızı eline mikrofonu alarak okutan O sözde parlak zekâ bendim hep.

İlkokul 3 ya da 4'te Andımızı bütün okulun karşısında okutan "başarılı" talebe olarak son cümleyi O sabah unuttuğumu, Atatürk'ün sağlığında yazıldığı ilk metinde olduğu gibi "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diyerek bitirdiğimi ve yerime geçerken ortalığın ayağa kalktığını, etrafımda bir karmaşanın yaşandığını, herkesin artık uyumadığını, matematik dersinden önce uyandığını hatırlıyorum…

Öğretmenlerden birinin ben yerime geçerken "nasıl unutursun" tarzında bana kaş çattığını ve eksik kalan son cümleyi -vurguya ne yapsa hakkını veremez incelikteki o sesi ile- kendisinin tamamladığını anımsıyorum.

"And okuyucusu" kariyerim o sabah, o hata ile sarsıldı!

Acaba artık başarılı bir talebe değil mi idim!

İlerleyen yıllarda bazı Kürt kökenli arkadaşlarımızın son cümleyi yanı başımda açıkça ve mertçe "Ne mutlu Kürt'üm diyene" şeklinde okuyor olduğunu, artık okula geç gelip sınıf sırasına da yılların "kıdemli And okuyucusu" olarak lakayd gelebilmenin avantajını yaşadığım yıllarda fark ettim…

Bazılarının beni mikrofonda yıllarca ciddiye almamasının bana yaşattığı sahte üzüntü ile artık milli törenlerde şiir okumalı, "And Okuyuculuğu" işini daha gençlere bırakmalı idim.

**

Hiçbir pedagojik bilimselliğe de sığmayan Andımız uygulaması, yine hiçbirimizi ne "doğru" ne de "çalışkan" yaptı.

Büyüdükçe de "küçükleri" korumanın önemini Andımızdan öğrenmediğimizi fark ettik.

Andımız, ancak benim gibi onu sadece mikrofonda okutan bazılarımıza kitle karşısında abartılı bir özgüven kazandırdı belki…

**

Evet dediğim gibi Kürt kökenli arkadaşlarımız o bölümü ya okumaz ya da "baba terbiyesi" çerçevesinde "Ne mutlu Kürdüm Diyene" şeklinde okurlardı…

Acaba var mı çocukluğunda o kısmı "Ne Mutlu Kıbrıslı Türküm Diyene!" şeklinde okuyanımız ve bu ilkelliğe aramızda o yaşlarda tepki verenimiz merak ettim doğrusu!

"Diklenmek", "kimlik korumak", "asimile olmamak" ve sair değerler genetiğimizde varmış ya meğer…!

Sayın Eğitim Bakanı Özyiğit 10 Kasım'ı 9'una falan çekeceğine bu manasız uygulamayı kaldırsa ya!

Türkiye'de olduğunun aksine iyi gerekçelendirirsek bizde mahkemeden dönmez hem!

Tek Kıbrıslılar "Karpaz'daki eşekler" değilse eğer;

Andımız yazarı Rodoslu Râşit Galip hürmetine;

"Ne Mutlu Kıbrıslı Türküm diyene!"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.