Köşe yazarlığı yapmak zor iştir...

Yayın Tarihi: 10/07/15 07:55
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Memlekette bin tane yazılacak konu varken, köşe yazarlığı yapmak yine de zor iştir.

Neden derseniz, bu işler birazcık da ilham perisinin gelip gelmemesine bakar.

Her gün sıkıcı yazılar yazabilirsiniz ve bu gazetelerde yer doldurmaktan başka işe yaramaz.

Ancak her gün tempolu, akıcı ve anlamlı konu bulup yazabilen köşe yazarı sayımız bir elin parmaklarını da geçmez.

E zaten geçmemesi de normaldir zira eline her kalemi alan, ya da klavyenin başına her oturan köşe yazarı, hatta gazeteci olurdu o zaman.

Aslında tam da öyledir.

İki karala, bir dedikodu yaz, gönder gazeteye ya da siteye, al sana köşe yazarlığı.

Sonra bir de televizyon kanalına çağrılıp adına 'gazeteci-yazar' denildi mi, basın kartı bile alırsın alimallah…

Sahnede iki tane vur patlasın çal oynasın şarkı söyleyenlere 'sanatçı' denildiğini düşünürsek, Türkçesizlikten ölenlere de gazeteci yazar denmesi normal karşılanmalı.

Yok yok.

İsim verip hedef göstermek niyetinde değilim.

Bu yazıyı neden yazdığımı da bilmiyorum.

Muhtemelen doldurmak zorunda olduğum 450 kelime kotası yerimi laga luga ederek kapatma ihtiyacında olduğum içindir.

Yoksa memlekette konu mu yok?

Arda Erkan'ın acı kaybı mesela.

Afrika Gazetesinin ilk gün olayı 'uyuşturucudan öldü' diye vermesinden sonra, bir baktık, dünkü sayısında 'cinayet olabilir' şekline dönmüş olay.

Tabii Afrika yazınca, sabır ve baş sağlığı dilediğim Mustafa Abim de Afrika'nın çalışanı olunca, elbette ki gazetenin ilk yazdığı haber doğru kabul edildi, öyle algılandı.

Ancak dün işin içine cinayet şüphesi karışınca, meselenin rengi değişmiş oldu.

Bu konudaki gelişmeler ne olacak izleyip göreceğiz yalnız, Afrika'da dün çıkan ve ailenin verdiği ifadeye dayanan haberi okuyunca, ortada büyük bir şüphe olduğu aşikâr.

Sorunun çok ama cevabın az olduğu bir konu bu bence.

Yalnız bir de bu otopsi raporu meselesi var; bu olayın açığa kavuşması için beklenen şey de işte o rapordur.

Basınımıza da yansıyan, otopsi raporlarının bir türlü gelmek bilmediği birçok olayımız hafızalardadır.

Gelmesinin 4-5 sene sürdüğü…

Olay ile davanın sonuçlandığı tarihler arasında 7 yıllara varan süreler olduğu…

Yani anlayacağınız bu ülkenin tel tel dökülen sistemi içerisinde adalet bulmak atomu parçalamaktan daha zordur demek yanlış kaçmaz.

'Geç gelen adalet adalet değildir' diye bir de beylik lafı patlatayım arada.

Bundan gayrı bir de koalisyon meselesi vardır bu güzide memleketimizde.

Muhtemelen sıkılmayıp da yazının burasına kadar geldiyseniz, koalisyonun kimler arasında yapılacağını zaten öğrenmiş durumdasındır sevgili okuyucu, her haberi de ben veremem ya sana aslında.

Ama şunu diyebilirim;

Arkadaş ne büyük bir olaymış bu koalisyon işi.

Hali hazırda zaten koalisyonda olan iki partinin, bu koalisyon sırasında koalisyon görüşmesi yapması bir tek bizim gibi bir memlekette olur.

Resmen üçlü bir aşk hikâyesi tadında devam eden bu koalisyon zamazingosunun –kimle kurulursa kurulsun- bu ülkeye zerre kadar yararı olmayacağı da aşikârdır.

Bugünden sonra da 'kim bakan olacak' ya da 'kim bakan olmadı da kavga çıkartı' şeklinde fani şeylerle ilgileneceğiz bir süre.

Muhtemelen, egosu dev teknokratlardan oluşan bir kurtarıcı mehdiler kurulumuz olacak…

Tipik sıkıcı şeyler işte…

Hah, 450 kelimeyi aştım bu yazı buracıkta biter sevgili okuyucu; onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları