Sosyal medya ve yalancı çobanlar...

Yayın Tarihi: 21/08/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Sosyal medyanın iyi taraflarından birisi bilginin hızla yayılmasıdır.

Bir diğer güzel tarafı da hiçbir şeyin gizli saklı kalamayacağı gerçeğinin güzel bir tezahürü olmasıdır.

Güzellik örneklerini daha da artırmak mümkündür.

Ancak sosyal medya ile ilgili bütünüyle iyi şeyler söylemememiz mümkün değildir.

Mesela bu kültürün getirdiği bir başka şey de 'linç kültürünün' dümdüz hayatımıza girmiş olduğu gerçeğidir.

Ve bu linç kültürü maalesef hiç de iyi bir şey değildir.

Bu yazı zor bir yazı…

Girdiğim konu zor bir konu…

Biliyorsunuz, bir ara sosyal medya üzerine bir nevi 'kontrol' getirilmesini tartışmıştık.

Yasa çerçevesinde…

Bu satırların yazarı olarak ben buna şiddetle karşı çıkmıştım.

Bugün de hala daha aynı noktada durmaktayım.

O zaman ortaya koyduğum karşı durma gerekçelerimden bir tanesi, bu kontrolün, bizim gibi adalet sistemini oturtmamış, neresinden tutarsanız elinizde kalacak bir düzen içinde, kaçınılmaz bir şekilde 'sansüre' dönüşeceği tehlikesiydi.

Benim görüşüm ki biliyorum, bu çok iddialı olacak belki ama sosyal medya içinde doğal bir seleksiyon yaşanacağı düşüncesiydi.

Yani bir nevi 'Yalancı Çoban' hikâyesi…

X bir kullanıcı düşünün.

Bu kullanıcı sürekli yalan yanlış bilgilerle ortalığı karıştırsın.

Sonra da bu ortaya attığı bilgilerin aslında gerçek olmadığı ortaya çıksın.

Bu noktadan sonra, o X kullanıcının yaydığı bilgilerin kıymeti olur mu?

Olmaması lazım gelir.

Ve buna müteakip, bu durum açığa çıktıktan sonra sorun o kullanıcıyı takip edenlerin ona vereceği değer önem arz eder.

Eğer takipçilerin kültür ve dünya görüşü standart düzeyde ise X kullanıcının yazdıkları inandırıcılığını artık yitirir ve onun yalancı çobanlığı ortaya çıkar.

Çok mu karıştı?

Sosyal medya hayatın bir yansımasıdır esas olarak.

Orada yazıp çizilenler, atılan fotolar ve diğer paylaşımlar, o sonsuz deniz içerisinde kullanıcıların birer kimlik kartı olması işlevi görür.

Derin felsefe yapacak değilim; hoş, pek de becerdiğim bir iş değildir.

Ancak içinde bulunduğumuz hassas dönemde sosyal medyanın önemi son derece artmış durumdadır.

Olayı Kıbrıs sorununa getirip bağlayacağım başından belliydi belki; şöyle atlayayım.

Bizim insanımızda bilgiye hazır konma hastalığı vardır.

Yani genel kanı, bilgiye ulaşmak için uğraşma yerine, bilgiyi paket içerisinde alma arzusudur.

Dolayısıyla, kullanıcıların esas yapması gereken şey, eğer haber kaynağı güvenilir değilse, olayı bir başka yerden de teyit etme gerekliliğidir.

Gazetecilikte kadim bir kural vardır; double-check.

Türkçe mealini yazacak olursak kısaca 'doğrulatma/teyit etme' diyebiliriz.

Hoş, Türk Basın dünyasında pek kullanılan bir uygulama değildir ama bütün batı gazeteciliği bunun üzerine kurulu bir şeydir.

Dolayısıyla, sosyal medya kullanıcılarına tavsiyem duydukları bir habere hemen inanmamaları ve ayni haberi başka kaynaklardan da doğrulatma yoluna gitmeleridir.

Elbette yukarıda da belirttiğim üzere standart olarak güvenilir kabul edilen kaynaklar için bu gerekli olmayabilir.

Onun için BBC, BBC'dir mesela.

Ama biz her kullanıcının birer BBC haline dönmesini bekleyemeyiz, o ayrı.

En başa dönecek olursam, işte bu sadece haberin başlığını okuma ya da sadece bir kaynaktan haberi alma ile ortaya çıkan durumların bir tanesi de linç olayıdır.

Biri bir şey yazar, diğeri altına yorum yapar, sonra bir başkası gelir, sürer gider…

Sonra o yazılanın yalan olduğu ortaya çıkar.

Linç edilen linç edildiğiyle kalır, diğerleri vicdan muhasebesiyle.

Tabii eğer bir vicdanları varsa…

Sonuç olarak, yalancı çobanlara dikkat edelim ve gerçek bilgiye ulaşma açlığımızı canlı tutalım…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.