Eskinin hikâyeleri...

Yayın Tarihi: 27/08/15 08:06
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Yıl 1957-58…

İki toplumun birbirlerine girdiği yılların ilk silah seslerinin duyulduğu zamanlar…

Bir gece babamlara haber gitmiş…

"Koşun yardıma gelin de Rumlar Büyük Kaymaklı'yı basacaklar."

Eline taşı sopayı geçiren koşmuş…

Babam o zamanlar 14-15 yaşında bıyığı yeni terlemiş genç bir delikanlı…

O zamanlarda ikide bir böyle ihbar haberleri gelir, Büyük Kaymaklı ile Küçük Kaymaklıyı ayıran yolun yanındaki hanayda oturan babamlar da vatan savunmasına giderlermiş.

İşte o gece yine aynı yönde bir ihbar gelince toplanan halk gidip Rumların gelmesinin beklendiği sokağın başına durmuşlar.

Bir grup Rum da ellerinde Yunan bayrakları mahallenin sonundaki nokta duruyorlamış…

Karşılıklı sövmeler, saymalar, taşlar…

O sırada mahallenin ortasını iki bölen yoldan, olaylardan haberi olmadığı besbelli mavi renkli bir gömlek giyen bisikletli birisi geçiyormuş.

Birden köşedeki kasap dükkânından çıkan birisi adamın kafasına pala ile vurmuş, yere düşürmüş.

"Adamın kafasından kan fışkırıyordu" diye anlatıyor babam.

İnsanlar koşup yerde yatan adamın yanına gitmişler.

Yerde yatan adam bir Rum, kafasına pala vuran ise bir Türk imiş…

Yani o mahalleyi basacak olan Rumlardan değil, bildiğiniz işinden evine dönen basit bir Rum.

"Adamın o halini hiç unutmam, aklıma geldikçe de maraz ederim. İşinde gücünde zavallı bir adamdı" der babam.

Ölmemiş ama adam, bir şekilde kalkıp bisikletine binip gitmiş…

Ama buna karşılık başka bir hikâyesi daha var babamın…

Bir gece de "koşun gelin ey ahali, Rumlar Kaymaklı'daki 'Regis Dondurma' fabrikasının oradan saldıracaklar" diye haber gelmiş.

Yine koşarak gitmiş halk.

Karşı tarafa da Rumlar toplanmış…

Karşılıklı taş atmalar, sövmeler…

"Gençtik diye çok da heyecan ederdik, ele avuca sığmazdık" diyor babam.

Hatta o kadar heyecanlıymışlar ki soba borusundan demir atan silah bile yapmışlar.

Yanlış anlaşılmasın, sonrasında yıllarca Bozdağ'da mücahitlik yapan, arada üniversite okuyan, çocuğu olan, 74 sonrası devlete giren ve sonrasında mühendislik yaptığı devlet dairesinden CTP'ci komünist olduğu için sokağa atılan birisinden bahsediyoruz.

Geçelim ama bunları…

O gece Regis Fabrikasının orada toplanan iki halk karşılıklı taş yağmuru altında birbirlerine söver sayarken, fabrikanın yanındaki kiliseden süratle bir araba çıkıp Türklerin arasında dalmış.

Babamın dediğine göre araba yoldan kaçamayan birisini altına alıp iki kalabalığın tam ortasına kadar sürüklemiş.

Rumlar kan revan içinde yatan adamın Türk olduğunu bildiklerinden muhtemelen arabanın yarım bıraktığı işi halletmek üzere ileri atılmışlar.

İşte tam o sırada babamın babası, yani dedem ortaya çıkmış.

Hiçbir korku belirtisi göstermeden elindeki odun parçası ile neredeyse yerde kanlar içinde yatan adama ulaşmak üzere olan Rumların üzerine yürümüş.

Tek başına.

Onu gören Rumlar herhalde "deli Türk" dedikleri bu olsa gerek deyip duraklayınca, dedem hemen yerdeki adamı kapıp omzuna vurmuş ve koşarak güvenli bölgeye dönmüş.

"O gün o kalabalık arasında, konuştuklarında mangalda kül bırakmayan kahramanlar da vardı ama o arkadaşlar sinip kaldı; babam tek başına gidip o adamı ölümden kurtardı" diye anlatıyor babam.

Yıllar içinde o adam dedeme birçok kez gelip teşekkür de etmiş, hediyeler getirmiş.

Bu hikâyeleri neden mi anlattım?

İçinde yaşadığımız devir kahraman devri ya, belki ondandır.

Ya da ne bileyim, hep bir taraf mağdur edebiyatı yapar, diğeri haksızdır der ya, belki o…

Ve yahut deyin ki içinden böyle bir hikâye anlatmak geldi, anlattı işte…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.