Su krizine kronolojik bir bakış...

Yayın Tarihi: 08/10/15 10:08
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Dün Twitter'de 2 tane resim paylaştım.

İlk paylaştığım fotoğraf 30 Mart 2012'deki Geçitköy Barajı temel atma töreninden…

Foto karesi içinde kimler var?

Bizim taraftan dönemin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu; Başbakan İrsen Küçük; Meclis Başkanı Hasan Bozer ve Tarım Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu.

Türkiye tarafından ise Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Beşir Atalay; Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Elçi Halil İbrahim Akça.

Hep birlikte düğmeye basıp temeli atıyorlar…

Türkiye yetkililerinin kafasında ne var belli; su…

Bizim yetkililerin kafasında ise dönemin meşhur UBP Kurultay kavgası var.

Orada bulunan yetkililere hiç sordular mı, 'bu su geliyor ama kim nasıl yönetecek' diye?

Sormadılar, zira böyle bir soru, Türkiye'ye şirin görünme durumuna hiç de yakışmaz, kurultayda dengeler değişebilirdi…

Onun için ne yapıldı?

"Şükran sana Anavatan" denilip, geçildi.

Temel atıldı, baraj yapıldı.

Sonra aradan iki yıl geçti.

Attığım ikinci fotoğraf ise 1 Şubat 2014'ten…

Bu kez İçme Suyu Arıtma Tesisi, Geçitköy terfi Merkezi – Lefkoşa İsale Hattı ve Girne İsale Hattı'nın temel atma töreni.

Bu kez resimde İrsen Bey yok…

Ama UBP kurultayın öyle ya da böyle galibi Derviş Beyler orada…

Beşir Bey, Veysel Bey ve Halil İbrahim Beyler de yerlerini korumuş durumdalar.

Ancak bizden yeni gelenler var…

Kimler?

20 Şubat 2012 günü KKTC Meclisinden 'oy çokluğu ile geçen' söz konusu su anlaşmasına ret oyu vermiş bir partinin temsilcileri…

Kim onlar?

Meclis Başkanı Sibel Siber ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu…

Sevinç ve mutluluk içinde hep beraber düğmeye basıyorlar, temeli şıp diye atıyorlar.

Dün dündür, bugün ise bugündür…

O gün mecliste su anlaşmasına muhalefet edenler, artık projenin öneminden bahsediyorlar ancak akıllarına yine 'kim yönetecek, nasıl olacak bu iş?' diye sormak gelmiyor.

Ama aynı Özkan Bey, 20 Şubat 2012'de mecliste aynen şu ifadeleri kullanıyor;

"Değerli arkadaşlar biz bu ülkenin suya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Ama gelecek suyun hangi koşullarda geleceğini açık ve net olarak bilmek istiyoruz."

CTP Genel Başkanı muhalefette bunu diyor…

2013 Temmuz ayında ülke erken seçime giriyor ve Özkan Bey başbakanlık koltuğuna oturuyor.

Peki o gün muhalefette 'bu işi açık ve net olarak bilmek istiyoruz' diye Özkan Bey ve CTP ne yapıyor?

"Suyu kim yönetecek" sorunu koltuğa oturunca sormuyor.

Bugün öneri üstüne öneri sunan ve 2013-2015 döneminde CTP'nin küçük ortağı olan Serdar Denktaş ve DP'de bu soruları sormuyor.

Arada biz belediye ve cumhurbaşkanlığı seçimleri dalgalarında yüzerken, iş dönüyor dolaşıyor ve bugüne geliyor; su Geçitköy'e akıyor.

Arada hiç olmayacak bir şey oluyor ve CTP, UBP ile iktidara ortak oluyor.

Gelinen noktada, CTP suyun özelleşmesine karşı bir duruş sergilerken, ortağı UBP 'biz bu işi yapamayız, her şeyi satalım' mantığı üzerinden olaya bakıyor.

Halbuki ortada olan ne?

Gelen su ile birlikte ülkenin tüm kaynaklarının özel bir şirketin kontrolüne verilmesi.

Bakınız, altını iyice çizelim; gelen su özele verilirse verilir ancak ülkenin tüm su kaynakları da bu işin içine katılırsa buna 'kolonizasyon' denir.

Tartışma noktası buradadır.

Belki de işin kopacağı nokta da burasıdır.

Yani, illa ki bir formül bulunacaksa, gelen suyu özel şirket dağıtır, isteyen alır.

Ha istemeyenler de gider kamuya ait kaynaklardan yararlanır.

Ama o kaynaklar bu ülkeye ait olarak kalır…

Belki de işin sırrı buradadır…

"Elinizden her şeyi alırız ha" deyip, bizleri gelen suyun özel yönetimine razı etmek…

İzleyip göreceğiz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.