İki yanlış bir doğru etmez...

Yayın Tarihi: 16/10/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

İnternette bir resim…

Adamın biri Türkiye'den gelen suyun içerisinde yüzüyor.

Altında yorumlar.

Irkçı yorumlar.

Konuyu haber den sitelerin başlıkları da öyle; "Olacak iş değil" "Şok görüntü"…

Nasıl ki Türkiye basınında Kıbrıs ile ilgili bir haber çıktığında, altındaki yorumlar illa ki 'sizi biz kurtardık, nankör Kıbrıslılar' diye başlayıp, 'Rum piçine' varan hakaretlere ulaşır ya, işte bu foto altına yapılan yorumlar da tam öyle, ama ters yönde.

İki yanlış bir doğru eder mi?

Etmez.

İyi de biz ne zaman bu kadar ırkçı olduk?

Gerçekten bilemiyorum ama bir yerde kayış kopmuş, durum bu hallere gelmiş anlaşılan.

İşte tam bunları düşünürken, öğlen gazeteye bir telefon geldi.

Söz konusu 'yüzen adamın' Kıbrıslı, Çamlıbel köyünde ikamet eden bir makinist olduğu ve adının Erol Dereseven olduğu söylendi.

Telefondaki adam "köyde kime 'Erol Usta' diye sorsanız gösterir" deyince Rasıh Reşat ile arabaya atlayıp Çamlıbel'e gittik.

Köye vardığımızda, hemen girişinde bir makinist dükkânının önünden geçerken, Rasıh 'galiba gördüm adamı' dedi ama biz yine de emin olmak için dükkânın biraz ilerisinde yol kenarında duran köylülere sorduk.

Hep birlikte önünden geçtiğimiz makinist dükkânını gösterdiler.

Dönüp dükkâna girdik.

Adamın biri yağ içinde bir arabanın üzerinde uğraşıyordu.

"Buyurun" deyince gazeteci olduğumuzu, Erol Usta'yı aradığımızı söyledik, "haa, resimler için geldiniz" dedi uğraşan adam, sonra da ekledi; "benim."

"Ünlü olduk ha? Her tarafta bizim resim dönermiş, vallahi anlamadım ben bu işi" diye sevimli sevimli konuşan bu adamın Baf'ın Pelatusa köyünden olduğunu; 9 yaşında göç ettiğini, 11 yaşından beri makinistlik yaptığını öğrendik.

Devamında şöyle dedi Erol Usta;

"Napacan, ekmek parası, deli gibi işlerik aha. Onun için günün sonunda arkadaşla gittik hem suyu görelim hem da iki tek atalım. E yahu, Kıbrıslı adam suyu görünce napar? İçer. Biz de öyle yaptık."

Yalan mı?

Değil.

Kör da kendinden bilir ne de olsa…

"Yüzdüğün yere gidebilir miyiz be Erol Usta" diye sorunca, "hade gelin gidelim" dedi.

Hep birlikte arabaya atladık tekrardan…

Olay mahalline gidince de "E, anlat bakalım suya nereden girdin" diye üsteledim.

Eliyle göstererek, "aha buracıktan girdim. Viskiciği da koydum aha o kayacığın üzerine. Bir yüzdüm bir viskiden çektim, mis gibiydi" dedi Erol Usta.

Su tartışmalarını bir kenara bırak, gerçekten gürül gürül akan su; mis gibi hava…

Rasıh'la birbirimize bakıyoruz; canımız çekmiyor değil…

Hani gazete olmasa suyun başında oturup iki tek atmaktan bir şey çıkmaz diye iç geçiriyoruz.

Ama o iş başka bu iş başka…

Erol Usta heyecanla devam ediyor arada;

"Su şeker gibi, Erdoğan'dan Allah razı olsun. E o gün da iki tane içince, ateş bastı, dedim gireyim suya bir. E zaten ayaklarım da ağrırdı, vallahi bu su onu da iyi etti. Ağrılarım geçti. Sık sık gidip girecem içine."

Dümdüz, basit, işinde gücünde olan bir adam işte...

Tek derdi suyu bulmuşken White Horse'u temizlemek, yanında da iki sokum et yemek…

***

Dönüş yolunda aklımda bu yazıyı yazıyorum.

Fotoların altına yapılan yorumları düşünüyorum.

Evet, biz ne zamandan beri bu kadar ırkçı takılıyoruz?

Yok borundan geldiler; yok suyu mundar ettiler…

Bunların bize karşı geliştirilen ırkçı söylemlerle ne farkı var?

Yoktur.

Irkçılığın, faşistliğin milliyeti, ülkesi yoktur çünkü.

Onlar sadece ırkçıdırlar; Fransız, Alman, Kıbrıslı ya da Türk olmalarının hiçbir farkı yoktur.

Ve ırkçılık kötü bir şeydir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.