Baf Plajı ve genelleme yapma hastalığı...

Yayın Tarihi: 20/11/15 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Geçen sene yazda bir gün evde otururken Yonca gelip "of sıkıldım, hadi arabayla uzun uzun gidelim" dedi, ardından çocuklar da eşkerdi; "Baba gezdir bizi!"

Bilirsiniz işte, babalar gezdirme, yedirme, içirme gibi etkinliklere yarayan bir organizmadır.

Bundan mütevellit cevabım, cepte para var ya da yoka bakmadan "evet" oldu ve yola koyulduk.

Önce Omorfo'ya ardından da Limnidi'ye kadar uzandık.

Sonra Yonca ve işbirlikçi evlatları "baba hadi Rum tarafına geçelim" diye tutturunca ona da yok demedik, 25 Euro sigorta şeyisini de bayılıp Limnidi'den geçip yola devam ettik.

Doğrusu söylemek gerekirse askerliğimi yaptığım Erenköy'ü (Koccina) görmek iyi olur diye de düşünmüştüm.

Kıvrıla kıvrıla yokuşları çıkıp en sonunda Erenköy'ü tepeden gören bir noktada durduk.

Arabadan inip bir sigara yakıp askerliğimin geçtiği yerlere baktım.

Yaklaşık 10 ay zaman geçirdiğim yerin tepeden görüntüsü nefisti.

Uzun kumsallar, nefis manzaralar…

Neden açılmaz buralar?

Neden özel turizm bölgesi yapılmaz anlamak zor ama bu yazının hikayesi başka…

Neyse, uzatmayayım, bir müddet daha Erenköy'e bakıp tekrardan yola koyulduk.

Askerde dürbün ile bakıp hep gitmeyi hayal ettiğimiz Paşayamo köyüne gittik sonra.

Amacımız gelmişken denize girmekti ancak ortada girilecek bir deniz yoktu.

Bu yüzden yola devam ettik ve Poli'ye kadar geçtiğimiz hiçbir yerde plaj niteliğinde bir yer bulamadık.

Bütün sahil taşlıktı ve Kuzey gibi kum sahil bakımından çok zengin bir bölgede büyümüş insanlar olarak böylesi denizlerle işimiz olmazdı.

Dolayısıyla Poli'yi de geçtikten sonra, hani hazır gelmişken bari Baf'a gidelim dedik ve yola devam ettik.

Kah çocukların kavgası, kah bitmek bilmeyen 'baba su, baba yemiş' şeklinde isteklerin yanı sıra Yonca Hanımın 'herif dur bir sigara içelim' istekleri birbirine karışmış, bendeniz de talimli bir asker gibi her emri yerine getirmekten bitap düşmüşken birdenbire bir şey dikkatimi çekti.

Yonca'ya dönüp "be canım yolda hiç Türk plakalı araba gördün mü?" diye sordum.

Yonca "dikkat etmedim" deyince, o andan sonra pür dikkat yolda Türk plakalı araba aramaya başladık.

Haliyle Baf gibi Türk göçmen sayısının en çok olduğu bir bölgede illa ki araba görürüz diye düşündük ancak Baf'a kadar nerdeyse 30 mil boyunca hiç Türk plakalı araba görmeyince içime bir kurt düştü.

Yonca'ya dönüp "be canım bugün kaçıdır?" diye sorduğumda Baf Halk plajına park etmiş durumdaydım.

"14 Ağustos" dedi Yonca…

"14 Ağustos ha" dedim, "işgalin yıldönümü yani"…

Bizim köyde bir laf vardır; Papaza gelen Babakyaya da gelir diye…

Dolayısıyla plaja doğru yürümeye başladık…

O hesap içinde yanından geçtiğim her arabanın plakasına baktım.

Gurur duyulacak şekilde halk plajının park yerindeki tek Türk aracının benimkisi olduğumu bir güzel anladım.

Bir an çocuklara "babam başka yere gidelim" diyecek oldum ama çocuklar geldiğimiz uzun yoldan da bunalmış bir şekilde üstüme saldılar.

Çaresiz plaja indik ve ben çocuklara şöyle dedim;

"Bana bakın, sakın kavga etmeyin, Türkçe az kullanın. Eşşek yükü kadar para verdik o guduz okula İngilizce öğrenesiniz diye, İngilizce konuşun."

Çocuklar anlamsızca "neden baba?" dediler, "soru sormayın dediğimi yapın" deyip konuyu kapattım.

Sonra da hınca hınç dolu plajda boş bulduğumuz şezlonglara yattık.

Üzerime vuran güneşin etkisi olsa gerek, bir müddet sonra içim geçmiş…

Türkçe bağırma seslerini işte o an işitmeye başladım.

Gittik sonra yükselen seslerin benim çocuklardan geldiğini anlamam ise çok sürmedi.

Hemen yerimden kalkıp seslere doğru yöneldim.

Gördüğüm sahne şuydu;

Benim yaramaz oğlum ile yaramaz kızım birbirlerine kum, taş ve bilumum şeyleri fırlatırken ve Türkçe laflar ederken, aralarında da böyle boylu poslu bir adam onları ayırmaya çalışıyor…

Direk koşup ikisini de kulağından tutunca Rum olduğunu tahmin ettiğim adam Türk olduğumuzu anladığından olsa gerek, İngilizce olarak "kızma, çocuktur bunlar. Bizimkiler gibi sizinkiler de çok yaramaz" deyiverdi.

Karşılıklı gülüştük, kafa sallayıp aynı görüşte olduğumuzu teyit ettik.

Adama teşekkür ettim, "no problem gumbaro" dedi…

Böylece 14 Ağustos gibi bir 'kritik' günde Baf Halk plajında terör estirme şerefine nail olduk.

Kimse bize yan bakmadı, kimse laf atmadı.

En sonunda plajdan çıkarken en azından arabayı çizmişler ya da lastiklerini patlatmışlardır diye fena düşünceler aklımdan geçmedi değil…

Arabanın yanına gidince ise durumun hiç de öyle olmadığını görüp rahatladım.

Yani uzun lafın kısası, bir toplum, bir kısım insanların densizliğine bakıp yargılanamaz.

Hele de genelleme hiç yapılamaz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.