İlginç bir sohbet...

Yayın Tarihi: 11/01/16 08:02
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Cumartesi gecesi Garava'da bir bara gittik.

Barda sigara içmenin yasak olmasından dolayı da buz gibi havada barın dışında durup muhabbet ettik.

İngilizler, İrlandalılar, İskoçlar…

Bir ara bir Almanla son derece ilginç bir sohbete girdim.

Münihli, eski bir asker olan Ralph 11 yıldır Kıbrıs'ta yaşıyor.

"Nefis bir ülkede yaşıyorsunuz, ben bayılıyorum buralara" diyen Ralph sohbetin bir yerinde konuyu Kıbrıs konusuna getirip soruyor;

"Yahu biz 1990'da Doğu ile birleştik. Aradan 25 yıl geçti ve sana diyeceğim şey özellikle Doğu Almanlar bu işten hiç memnun değil. Dahası, Doğu Almanlar ile Batı Almanlar birbirlerini hiç sevmiyor. Şimdi bana söyle; bizim dilimiz, dinimiz ve atalarımız birken hiç anlaşamıyoruz, sizin dininiz diliniz ve atalarınız aynı değilken nasıl anlaşacaksınız?"

Soru karşısında bir an için afallıyorum ancak hemen durumu toparlıyorum;

"Sen bana esas şunu anlat Ralph; yüzlerce yıl savaştığınız İngilizler ve Fransızlarla AB diye bir mevzunun altında gül gibi yaşıyorsunuz. Siz nasıl başarıyorsunuz bunu?"

Cevabım karşısında bu kez o afallıyor ve hemen konuyu AB'ye getiriyor;

"AB'yi hiç istemiyorum. Hele de Euro'ya geçmenizi hiç salık vermiyorum. AB dediğin nedir? Bakkalda satacağınız muzun bile kaç santim olacağını dikte eden bir sistem. Neden AB'yi istiyorsunuz ki? Euro sizi çok sarsar."

İçtiğim viskiler sadece dilimi değil zihnimi de olumlu yönde açmış olacak ki hemen cevaba girişiyorum;

"Şimdi Ralph neden istiyorum biliyor musun? Senin o bizim marketlerden aldığın muzlar var ya işte onun yüzünden. Neden? Zira aldığın yediğin o muzlar zehir dolu. Niye? Çünkü o muzları denetleyen bir sistem yok. Kısacası zehirli muz yemekten bıktım, varsın kaç santim muz yiyeceğime AB karar versin de ben zehir yemeyim."

Ardından da Euro işine giriyorum;

"Tabii sen Euro'dan memnunsun. Zira emeklilik maaşını Euro olarak alıyor ve bu memlekette TL olarak harcıyorsun. Ben ne yapıyorum? TL olarak maaş alıp, sterlin ve Euro olarak taksit ediyorum. Şimdi söyle bana, Euro'nun nesi fena?"

Ralph gülüyor, "haklısın" diyor ama yine de 'Euro iyi değil' diyor.

Ona göre Kıbrıs'ın bu dünyadan kopuk hali gayet güzel.

"Burada dünya dışında yaşıyoruz, bizi rahat bıraksınlar" diye gülerek bana takılıyor.

Diyorum ki "sizi bilmem ama bizi çok rahat bıraktılar. 40 senedir dünyanın dışındayız, bırakın biraz geri gelelim de beğenmezsek yine geri döneriz…"

Sonra işi Almanya'nın mükemmel sistemine getiriyoruz, ben 'bayılıyorum sizim ülkenize' diyorum; temiz, düzenli ve ekonomik olarak güçlü…

Muhabbetin burasında Ralph konuşuyor;

"Almanya çok temiz. Yani yerden yemek yiyecek kadar temiz ama ben bunalıyorum. Bu kadar sistemli olmak, bu kadar mükemmel olmak beni sıkıyor."

"Hah" diyorum, ardından da ekliyorum; "Sen 11 seneden sonra Kıbrıslı oldun demek. Kirlilik, düzensizlik ve sistemsizliğe alışmışsın ondan mükemmellik seni sıkıyor…"

Kahkahalarla gülüyoruz, birbirimize içki ısmarlıyoruz.

Ardından konu Kıbrıs'ın iç siyasetine geliyor, Ralph soruyor;

"Özersay'ı tanıyor musun? Ben onu çok beğeniyorum, basından okuduğum kadarıyla iyi şeyler söylüyor."

"Kudret Hoca'yı çocukluktan beri tanırım" deyince de övgü dolu sözler ediyor.

Ona göre geleceğin Başbakanı Hoca olacakmış.

Dün sabah bizim Vatan'a bu hikâyeyi anlatınca o da espriyi patlatıyor;

"Desene Almanlar bile Hoca'nın 'yeni yolunu' yürümeye karar verdiler!"

Vallahi öyle...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları