Çözüm için umutlar artıyor...

Yayın Tarihi: 19/01/16 11:11
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

İsviçre'nin dağlık ve de karlı kasabası Davos'ta yarın başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu'nun önemli konu başlıklarından bir tanesi Kıbrıs olacak, bu artık kesin.

21 Ocak'ta Davos'ta yapılacak Akıncı-Ban-Anastasiadis zirvesinin yanı sıra, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile de ikili bir görüşme yapacak.

Buna ek, Cumhurbaşkanı, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile de bir görüşme yapacak.

Bunlar Akıncı'nın kesinleşmiş olan Davos görüşmeleri.

Cumhurbaşkanlığının dün yaptığı Davos ile ilgili açıklamasında 'kesinleşmiş görüşmeler' diye vurguladığı bu kısımdan anladığımız bir de 'kesinleşmemiş' görüşmeler kısmı olduğudur.

Misal, Cumhurbaşkanının Hindistan Dışişleri Bakanı ile de ikili bir görüşme yapma ihtimali var diye duyumlar aldım…

Bu arada, Akıncı'nın muhatabı Nikos Anastasiadis'in de programında Biden, Tsipras ve üçlü görüşme var.

Anastasiadis'in başka liderlerle de görüşmesi muhtemeldir…

Öte yandan, 21 Ocak günü yapılacak olan üçlü zirvenin everilip, garantörlerin de katılımı ile bir beşli (aslında Ban ile birlikte altılı) zirveye dönmesi hiç de sürpriz olmayacaktır diye düşünüyorum.

Kıbrıs'ın üç garantörünün kendi kendine bir masa etrafında buluşup garantileri konuşması da olasılık dâhilindedir.

Hoş, garantiler konusundaki durum aslında üç aşağı beş yukarı bellidir.

1960 Garanti ve İttifak Anlaşması formatında bir şeyin söz konusu olması mümkün görünmüyor.

Neden derseniz, garantörlerden birisi olan Yunanistan BM'ye gidip 'ben garantör olmak istemiyorum' demiştir.

Buna müteakip, geçtiğimiz hafta Londra'da bir araya gelen İngiliz ve Yunan Dışişleri Bakanları toplantısı sonrası basına konuşan İngiliz Dışişleri Bakanı Philip Hammond "bizim garantileri sürdürmeye niyetimiz yoktur. Bizim yapacağımız en büyük katkı sürece destek vermektir" demiş ve işin içinden çıkmıştır.

Kaldı ki İngiltere bunu daha önce de söylemiştir.

Dolayısıyla, üç garantörden iki tanesinin 'ben bu işi istemem' noktasında olması, üçüncü garantör olan Türkiye'ye 'ben garantörüm' deme şansı bırakmamaktadır.

Peki, ne olur?

Bana sorarsanız adanın garantörü anayasal olarak AB, güvenlik olarak da BM Güvenlik Konseyi olacak gibi durmaktadır.

Zira son günlerde dillendirilen, anlaşma sonrası sadece Kuzey Kurucu Devleti üzerinde Türkiye garantisi formülü hiç de akla yatkın gelmemektedir.

Bir kere, Federasyon modeli olarak ortaya çıkacak olan yeni devletin bir kısmının bir başka devlet tarafından, hem de diğer parça devletinin 'saldırganlığına' karşı güvence altına alacak olması 'eşyanın tabiatına ters' bir durumdur.

Yani sen bir ülke ile ortak bir devlet kuracaksın ve sonra da dönüp başka bir ülkeye 'aman bunlardan (yani ortağımdan) beni koru' mu diyeceksin?

Dahası, böylesine bir formül düpedüz bir 'konfederasyonu' öngören bir formüldür.

Ondan da ötesi, birleşecek olan ada çözümün ertesi günü AB üyesi olacağına göre, üye bir ülkenin üzerinde başka bir ülkenin müdahale hakkı olması asla kabul görebilecek, AB'nin temel ilke ve prensiplerine aykırı bir durumdur.

O zaman ne?

Yukarıda yazdığım gibi eski garanti sistemi yerine AB ve BM Güvenlik Konseyi birleşiği bir formül olabilir.

Aslında esas hedefin NATO garantörlüğü olduğu aşikardır ama Rusya'nın Akdeniz'deki etkinliğinin artması buna engel olan en büyük unsurdur diye düşünmeden edemiyorum.

Bu noktada, Kıbrıslı Rumların ve özellikle de AKEL'in bilindik NATO karşıtlığı ufak da olsa rol oynuyor diye fikir yürütebiliriz.

Peki biz?

Valla benim anladığım şey, bizim her yola gelecek kafada olmamızdır.

Yani yarın desinler NATO, okey deriz.

Varşova Paktı mezardan çıkıp gelse, ona da okey deriz…

Enteresan bir toplumuz vesselam…

Neyse, yine konuyu dağıttım ama şöyle bitireyim;

Kıbrıs sorununun çözümü gerçekten elle tutulur mesafelerdedir…

Ve çözülecektir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.