Çok ciddi gelişmelerin arifesindeyiz...

16 Ocak günkü köşemde aşağıdaki satırları yazmışım…

"Liderlerin geçen günkü toplantılarında BM Genel Sekreteri Ban ki Moon'dan gelen Davos'a davet telefonu sonrası, dün de görüşmenin tarihi belli oldu.

21 Ocak…

O gün Kıbrıs'ın iki toplum lideri dünyanın kalbinin atacağı, tüm dikkatlerin verileceği Dünya Ekonomik Formu çerçevesinde BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon ile birlikte bir üçlü zirve gerçekleştirecekler.

Kuşku yok ki, Genel Sekreterin, yoldan geçmekte olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere liderlerine de bir ses atıp 'gelin siz de bize katılın' derse, o zirve üçlüden beşliye geçer ve esas alem o zaman ortaya çıkar."

22 Ocak günü ise aşağıdaki satırları…

"Bunun yanında liderler Davos'ta önemli toplantılar yapmışlardır.

Hatta aldığımız duyumlara göre, bazı gayrı resmi temaslar da yapılmış...

Örnek mi istersiniz?

Akıncı ile Anastasiadis panel konuşmasını yaparken, izleyeneler arasında kim vardı dersiniz?

Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras!

İlle de görüşmüşlerdir demek istemiyorum ancak nereden bilebiliriz?"

Dün öğle vakitlerinde, Davos'ta 'beşli' bir gayri resmi görüşmenin yapıldığı duyumunu alınca, bunu başka kaynaklarımıza da sorduk ve görüşmenin detaylarını ilk duyduğumuz şekilde dinledik.

Hemen buradan belirteyim;

Bu 'gayri resmi' görüşmeyi akşam Ercan'da basın toplantısı sonrası Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'ya bizzat sorup 'hayır' cevabını aldık.

Ama yine de duyduğumuz haber şuydu;

'Üst düzey' bir Amerikalı yetkilinin gayri resmi şekilde, iki liderin kaldığı otelde, Anastasiadis ile görüşmesi sırasında olaya Mustafa Akıncı da dâhil olmuş. Ardından yine aynı yetkili telefon ile İngiltere Başbakanı David Cameroon'u arayıp 'let's have drink' (hadi gel bir şeyler içelim) demiş, Cameron da icabet etmiş.

Uzatmayayım, ardından yine üst düzey Amerikalının girişimiyle, Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras da bu gayrı resmi beşli görüşmeye katılmış.

Haber buydu ancak bizim yazmamız için resmi bir ağızdan 'gayrı resmi' da olsa duymamız lazımdı.

Bunun üzerine Genel Yayın Yönetmenimiz Rasıh Reşat "kalk Ercan'a gidip Cumhurbaşkanına soralım" dedi, buz gibi bir gecede yola koyulduk.

Aslında bizim açımızdan birden fazla sorun vardı;

Öyle ki, bu soruyu basın toplantısında alenen sorarsak herkesi duruma uyandırır, haberin tadını kaçırırdık.

Dolayısıyla sormadık…

İkinci sorunumuz ise bu soruyu Sayın Akıncı'ya nasıl yakalayıp soracağımız üzerindeydi.

En iyi an basın toplantısı çıkışında arabasına binerken sormak diye plan kurduk ve öyle de yaptık.

Ancak Cumhurbaşkanı sorumuz üzerine "yok be çocuklar" dedi ve ekledi; "öyle bir angajman yoktu, olsa söylerdim zaten…"

Gerçi ben soru üzerine hafifçe gülmesinden şüphelendim ama sonuçta haberimiz en yetkili ağızdan yalanladı.

Yine de yukarıda alıntıladığım, 22 Ocak günkü yazımda da bahsettiğim Tsipras görüşmesi ayaküstü de olsa doğru çıktı.

Öyle ki, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Anastasiadis ile düzenlediği ortak panelden hemen önceki panelde konuşmacı olan Tsipras, kendi paneli sonrası oturup iki lideri izlediği kameralara takılmıştı…

Basın toplantısında Rasıh Reşat "Tsipras ile en azından ayaküstü olsun görüştünüz mü?" diye sorunca, Cumhurbaşkanı "evet görüştüm ancak bu resmi değil ayaküstü bir görüşmeydi" cevabını verdi ardından da ekledi;

"Panelden sonra koridorlarda karşılaştık. Sima olarak birbirimizi tanıyoruz sonuçta. Kendisi bana Kıbrıs'ta barış olmasını diledi ben de kendisine ülkesinin yaşadığı sorunların son bulmasını diledim… Ama bu gayrı resmi bir görüşmeydi, resmi görüşme olduğunu söylesem bir yerler kalkıp oturabilir…"

Haliyle o yerlerin nereleri olduğunu malumunuzdur…

Bu arada basın toplantısında Cumhurbaşkanının "eskiden 3 konuda ilerlemeler var derken, şimdi mülkiyette de var diyoruz" ifadelerini kullanması, geriye kalan iki konunun-garantiler ve toprak- son safhada görüşüleceğini belirtmesi çok büyük ve ciddi gelişmelerin arifesinde olduğumuzun çok açık ve net işaretleridir.

Şimdi tüm gözler 28 Ocak'taki liderler görüşmesindedir…