Zaman limiti belli oldu... 2016 sonu...

Yayın Tarihi: 15/05/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Dün sabah, İstanbul'da katıldığı bir forumda konuşan Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın "2016 sonuna kadar iki toplumlu, iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı, federal bir çözüm hedefiyle çalışmalarımızı sürdürmekteyiz" ifadelerinin ne anlama geldiğini bulmaya çalışırken, iki liderin, görüşmeye başlamalarının birinci yılı dolayısıyla yaptıkları ortak açıklama geldi.

Bu tarihi nitelikli açıklamanın, son paragrafındaki şu ifade çok ama çok önemli bir vurguya sahip: "Adil ve kalıcı bir çözümün, sadece Kıbrıs'a barış ve refah getirmekle kalmayacağı, aynı zamanda iyi bir örnek teşkil ederek, bölgedeki istikrar ve işbirliğine de katkıda bulunacağı yönündeki ortak inancımızı hatırlatmak isteriz.Bu vesileyle, 2016 yılı içerisinde kapsamlı bir çözüm anlaşmasına ulaşmak amacıyla önümüzdeki aylarda çabalarımızı yoğunlaştırmaya olan taahhüdümüzü vurgularız."

Kimimiz bu ifadeler için "bilindik" "klişe" ifadelerini kullanıp, önemsiz bulabilir.
Ancak kazın ayağı hiç de öyle değildir.

Zira, Anastasiadis (Akıncı ile birlikte) , ilk kez, o hep bilindik "zaman limiti kabul etmeyiz" açıklamalarının tersine, "2016 sonu vurgusu" yapmakta ve bu işin o gün gelene kadar bitmesi gerektiğine işaret etmektedir.

Mustafa Akıncı geçtiğimiz yıl "2016 Mayıs doğal takvimdir" demiş, Rum seçimlerini işaret etmiş, ortalık kalkıp oturmuştu.
Neden?

Çünkü Rumlar yıllardır, eski bir Sovyet icadı olan "ucu açık müzakereler" modelini benimseyip işi zamana yaymışlar, 2004'te olduğu gibi de, zaman limiti konulunca plana hayır deyip işin içinden sıyrılmışlardı.
Papadapulos-Hristofiyas-Denktaş-Erdoğan-Putin ortaklığında Rumların hayır demesi üzerine dizayn edilen o oyun bildiğiniz gibi 24 Nisan 2004'te acı bir sonla noktalanmıştı.

Bu yüzden de, bu satırların yazarı, Kıbrıs sorunu ile ilgili hemen her makalesinde "bir kez daha referanduma gidersek Rumlar asla hayır diyemez" tezini hep savunmuş ve referanduma gidilmesi için bir "zaman limiti şarttır" demiştir.

Bunu dediği için de, Kıbrıs'ta çözümü hiç istemeyen Eski Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ağzı ile konuşur şeklinde hadsiz eleştirilere maruz kalmıştır.

Kuşku yok ki Derviş Bey ile benim 'ucu açık müzakere istemememiz' aynı şey değildir.

Derviş Bey bu iş bir an önce olsun (çözüme hazır olmadığı düşünülen Rumlar yine hayır desin) ve herkes kendi yoluna gitsin minvalinde konuşurken, ben, bir an önce çözüm olsun minvalinde konuşarak bunu istedim.

Dolayısıyla sapla saman karışmasın.

Öte yandan, dünkü liderler açıklamasına baktığımızda, ilk paragrafında, aynı Derviş Bey'in muhatabı Anastasiadis ile imza ettiği 11 Şubat 2014 ortak açıklamasını işaret edildiğini görürüz.

Bu bağlamda, yukarıda yazdıklarım, yani çözüm istemeyen Derviş Bey'in imza ettiği o tarihi belge konusunda çeliştiğimi düşünebiliriz.
Ancak ortada hiç çelişki olmadığı gibi, yine yukarıda, çözüm/çözümsüzlük bağlamında konu açıklandığı içinortada hiçbir sorun da yoktur.

Ve yine ortak açıklamadan yola çıkarsak, 15 Mayıs açıklaması (açıklama dün yayınlandı ancak bugüne kadar ambargolu olarak dağıtıldı) aynen 11 Şubat açıklaması gibi tarihi niteliktedir.

Yazının en başında da alıntıladığım üzere, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın "2016 sonuna kadar" vurgusu son derece net ve de son derece belirgin bir zaman limitine işaret etmektedir.

Hal böyle olunca da, Anastasiadis'in, hem de seçimlerden sadece bir hafta önce böylesi bir ortak açıklamada "2016 yılı içerisinde kapsamlı bir çözüm" taahhüdünde bulunması, Kıbrıs sorununun artık son düzlükte olduğuna dalalettir.
Niye?

Zira, Rum kamuoyundaki 'çözüm karşıtları' bu açıklamayı "zaman limiti kondu" diye okuyup, gelecek Pazar günü yapılacak olan seçimler öncesinde papara koparacak ve seçimler, bir nevi "referandum testine" tabi olacaktır.

Yani gelecek hafta yapılacak olan Rum seçimleri DİSİ ve AKEL açısından son derece kritik olacaktır.

Öyle ki, iki partinin alacağı oy oranı, olası bir referandumda ortaya çıkacak olan manzaranın bir nevi ön sonucu olacaktır.

Ha diyeceksiniz "AKEL 2004'te hayır demişti?"

Evet, demişti ancak şu an, geleceğini AB içinde gören, o günden buyana bunu kendine daha çok politika edinen bir AKEL ile karşı karşıyayız.

Dolayısıyla, köprülerin altından akan onca sudan sonra, AKEL, olası bir referandum anında asla hayır diyecek, bir kez daha 2004 çelişkisi içine düşecek durumda değildir.

Uzun lafın kısası, eğer görüşmelerin içine bomba konulup havaya uçurulmazsa, 2016 yılı referandum yılı olacaktır…

Yani ya 2016 sonunda kadar bu iş olur ya da federasyon tezi çöpe gider…

Durum kısaca budur…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.