Mucizenin adı: Dome Otel...

Yayın Tarihi: 17/05/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Geçen gece gazeteci arkadaşlarla Dome Otel'de, otel yönetimi tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısına icabet ettik.

Otel yönetimi derken, Turizm Emekçileri Sendikası (TES)'in başkanı da dahil olmak üzere yöneticilerinden bahsediyorum.

Daha da açık söylemek gerekirse, hani şu Girne'nin sembol oteli olan Dome'un sahibi olan çalışanlarının sendikası…

Şaşırdınız değil mi?

Bir otelin çalışanları o otelin sahibi nasıl olur?

Anlatayım…

15 Mayıs 2008…

Kıbrıslı Türklerin eline geçtiği 1974 Temmuzundan beri, bir çivi bile çakılmayan, içinde farelerin cirit attığı, oteldeki banyoların suyunun 'sıçan sidiği' gibi aktığı, doluluk oranı yüzde 45'lere demirlemiş ve dahası, siyasilerin kendi evi gibi kullandığı bu sembol otel o günlerde bataktadır.

Otelin sahibi olan Vakıflar yönetimi ve de ondan ötesi siyasiler, otelin bir an evvel özelleşmesi için baskı yapmakta, dahası yukarıda saydıklarım/sayamadıklarımdan dolayı kötü yönetilen ve kar edemeyen oteli kamunun üzerinde bir kambur olarak görmektedir.

Otelde örgütlü sendika ise yaklaşık 120 civarında kişinin çalıştığı otelin özelleşmesinin çalışanlar için yolun sonu olacağını bilmekte ve bu duruma çareler aramaktadır.

Önce yönetime maaşlarından yüzde 40 kesinti önerirler.

Duydunuz mu?

Maaş kesintisi…

Otele ve işlerine bağlılık açısında tam da bugünlerde aradığımız bir motivasyon…

Neyse, yönetim bunu kabul eder ve uygulanmaya başlar…

Ancak işler maaşla çözülecek gibi değildir çünkü otelin tekrar diğer otellerle rekabet edebilmesi için yatırıma ihtiyacı vardır.

Ve o yatırımı yapacak olan Vakıflar buna hiç ama hiç niyet etmemektedir…

En sonunda sendika hiç görülmemiş bir teklifle Vakıflar yönetiminin kapısını çalar ve onlara otele talip olduklarını söyler.

Zamanın Başbakanı Ferdi Sabit Soyer gelen bu teklife "kaybedecek neyimiz var" mantığı ile olumlu bakar ve otel, aslında geçen geceki sunumda Sendika ve Otel Yönetim Kurulu Başkanı Bayram Karaman'ın da dediği gibi "hiçbir aklı başında kimsenin imza atamayacağı kadar sert şartlarla" sendikaya verilir.

Buna göre sendika hem Vakıflara kardan pay hem de kira verecektir. Dahası herhangi bir zarara da hiç karışmayacaktır.

Ötesi, otel içindeki kumarhane ile otelin hiçbir bağlantısı olmayacak ve onun kirası da Vakıflara verilecektir…

Geçen geceki sunumda öğrendiğimiz üzere, dünyada sadece Amerika ve Portekiz'de bazı örnekleri olan bu doğrudan-öz yönetim şekliyle otel daha birinci senesinden kar etmeye başlar.

Otelde kalıp memnuniyetini belirten Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar bu durumu "sadece Kuzey Kıbrıs'ın değil, Türkiye'nin bile örnek alması gereken bir yönetim şekli" olarak niteler.

Hatta Dündar "bir otel düşünün, size hizmet eden garson aslında otelin patronu. Bu görülmemiş bir şey" diye hayretini de gizlemez…

O günden bugüne, tüm Girne ve Kıbrıs halkının görebileceği üzere, nerdeyse yıkılmak üzere olan Dome Otel'in geldiği durum tartışılacak bir şey değildir.

Ortada bir mucize vardır ve sunum sonrası muhabbetimizde sevgili dostum Cenk Mutluyakalı'nın da dediği gibi "sol güçlerin, sol adına övüneceği yegâne eser" Dome Oteldir…

Bugün vergi dairesine sıfır;

Çalışanların esas maaşları üzerinden yatırmalarının yapıldığı Sosyal Sigortalar ve İhtiyat Sandığına sıfır;

Elektrik kurumuna sıfır;

Herhangi bir bankaya sıfır;

Herhangi bir kamu kuruluşuna sıfır;

Ve kendi çalışanlarına sıfır Türk Lirası borcu olan bir işletmeden bahsediyorum.

Düşünün bu otel, 2008 yılında karar verilip de satılsaydı, bugün oradan ekmek yiyen tümü Kıbrıs yerlisi 120 küsur aile belki de bugün buralarda olmayacaktı…

Hatta, muhtemelen otelin yerinde 15 katlı dev bir kumarhane oteli yapılmış olacaktı…

Ve işte bu otelin, geçmiş 8 yıldan beridir devlet veya başkasının olanakları ile değil, tamamen çalışanlarının kendi olanakları ile 8 milyon TL'yi aşkın yatırım yapılmış olan bu otelin 15 Mayıs 2018'de bitecek olan sözleşmesi uzatılmamaktadır.

Böyle bir saçmalık böyle bir aymazlık göremezsiniz.

Velev ki uzatmadınız, sattınız, bu insanları işsiz koydunuz, ne yapacaksınız?

İşsiz kalanları devlete mi alacaksınız?

Yoksa göç edip gitmelerini mi istiyoruz?

Başarısız olunsa anlarım…

Ancak, yıllardır yüzde 100 veya ona yakın doluluk oranı ile devam eden, taraflı tarafsız herkesin imrenerek baktığı, şimdi boşalsa ve 3 ay hiç müşteri gelmese, her türlü maaşını, ödemesini yapacak kadar iyi yönetilmiş böylesi bir işletmeyi cezalandırma ancak ve ancak politik olur.

Ya da kötü niyetlilik…

"Kıbrıslılar balık tutmasını bilmez" diyenlere inat sadece balık tutmakla kalmayıp, balık çiftliği kurup üreten bu insanları cezalandırmak başka ne olabilir ki?

Yapmayın…

Bunun vebali KTHY'den daha büyük olur ve tarih sizi kara harflerle yazar…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.