Ateş, duman, Cenevre Gölü ve barışın şarkısı…

Yayın Tarihi: 28/10/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Çeyrek yüzyıldır bir şekilde devam ettirdiğim müzisyenlik hayatımda en çok icra ettiğim parça kesin olarak 'Smoke on the Water'dir.

Hatta, haddim olmadan daha da ileri gidecek olursam, muhtemelen bu şarkıyı sahnelerde Deep Purple'ın solisti Ian Gillan'dan sonra en çok icra eden kişi de ben olabilirim.

Elbette ki ses olarak onun tırnağı bile olamam ama dediğim gibi bir şekilde bu şarkıyı güzel söylüyor olsam gerek ki bunca yıldır ekmek yemişim…

Diyeceksiniz ki bu yazının sonu nereye varacak?

Canım, artık alışmışsınızdır, her yazıyı illa ki Kıbrıs sorununa bağladığımdan, "Bunu da mı buraya bağlayacak bu tip?" demişseniz, doğru dediniz.

Zira bu şarkının yazıldığı yer, yani Montreux, İsviçre'de Cenevre gölü kıyısında bir kasabadır.

Kıbrıs sorununun kaderinin çizileceği yer olan Mont Pelerin'in sadece 35 kilometre ötesinde bir yer olan kasabada 4 Aralık 1971 günü yaşanan gerçek olayların konu edildiği söz konusu şarkı tüm zamanların en önemli rock şarkılarından birisidir.

Hatta işin aslı biz eski rockular arasında süregelen bir geyiğin konusu olaraktan Led Zeppelin'in Stairway to Heaven şarkısı ile birlikte tarihin en iyi iki parçasından biri olarak kabul edilir.

Söz konusu şarkının hikayesi ise şöyledir:

Deep Purple efsanevi 'Machine Head' albümünün kayıtları için 1971 yılının son ayında Montreux'a gider ve kasabanın kumarhanesinin yanındaki mobil olarak bulunan ve ünlü İngiliz grup Rolling Stones'a ait olan yine aynı adlı stüdyoyu da kayıt için gruptan icar eder.

4 Aralık 1971 günü, Deep Purple'ın kayıtları sırasında bir başka rock efsanesi Frank Zappa ve o zamanki grubu Mothers ise hemen bitişikteki kumarhanenin konser salonunda bir konser vermektedir.

Konser sırasında şarkıda da adı geçen 'aptalın biri' elindeki havai fişeği sahneye atar ve zaten halı olan sahne bir anda tutuşur.

Bunun sonunda çıkan yangın büyür ve kumarhane yanıp kül olur…

Tüm Cenevre Gölü yangından yükselen dumanın altında kalmıştır ancak neyse ki can kaybı yaşanmaz…

O sırada yanan yangını ve göl üstüne yayılan dumanları izleyenler arasında Deep Purple'ın basçısı Roger Glover da vardır.

Şarkının ünlü nakaratına yani "smoke on the water, fire in the sky…" kısmına ilham veren işte o görüntüdür…

Ertesi gün sabah Glover o ünlü gitar rifi ile grubun gitaristi Ritchie Blackmore'un oteldeki odasının kapısını çalar.

İçeride Ritchie ile Ian Gillan kafaları çekmektedir…

Cenevre Gölü'nün insanı ister istemez şair yapan manzarası eşliğinde işe koyulan üçlü sonunda ortaya Smoke on the Water parçasını çıkaracak ve ölümsüzlüğe yelken açacaktır…

Şarkının giriş sözleri ise kaderin garip bir cilvesi olarak şöyledir;

"We all came out to Montreux, on the Lake Geneva shoreline

To make records with a mobile, we didn't have much time…"

Yani "Hep birlikte Cenevre Gölü'nün kıyısındaki Montreux'ya geldik,

Mobil bir stüdyoda kayıt yapmak için; fazla vaktimiz yoktu…"

Aynen Kıbrıs sorununda olduğu gibi yani…

Bu da mı tesadüf?

Bakın işte yazıyorum:

Biz hep beraber Cenevre Gölü'nün kıyısındaki Mont Pelerin'e çözüm için gitmiyor muyuz?

Gidiyoruz.

E adamlar da oraya bir şarkı yapmak için gitmediler miydi?

Gittiler idi…

Hadi hepsini anladık, aha işte şarkıda yazmışlar, pek fazla vakitleri yokmuş…

E geçen akşam Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı saatli maarif takvimine göre 'Çözüm için 45 günümüz var, vaktimiz çok yok' demedi mi?

E dedi…

E o zaman daha ne?

Tüm şartlar yerine gelmiş işte…

Sittin senedir adayı savaş ve kanla da yakıp yıktığımıza göre, Montreaux kumarhanesinin akıbeti de uygun zaten…

O zaman geriye tek bir şey kaldı…

O da barışın şarkısını orada yazmak…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları