Barışa ulaşmışların diyarında kritik saatler…

Yayın Tarihi: 11/11/16 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Yağmur sicim gibi yağıyor.

Montreux kasabasında yağmurun altında canlı yayın yapıyorum…

Montreux diyorum bak, hani 'we all came down to Montreux' var ya, hah, işte o şarkıdaki Montreux…

Eide konuşuyor…

Diyor ki "yarın (yani artık bugün) bu dönemdeki müzakereler tarihinin (yani Akıncı-Anastasiadis dönemi) en kritik günüdür…"

Duydunuz mu?

En kritik.

Yani bu iş olacaksa ya bugün olacak, ya da film kopacak…

Ama beğenirsiniz ama beğenmezsiniz fark etmez…

Çünkü artık mal kararına varmıştır…

Dolayısıyla çıkacak olan sonuca bir taraf üzülecek ve bir taraf da sevinecektir...

Ya şimdiki statüko ile yaşayıp gitmek isteyenler ile 'ben demiştimci' çözümcü geçinenler sevinecek ya da dümdüz çözümcüler sevinecek.

Ve maç hala daha iki tarafa da gidebilme potansiyelini korumaktadır…

Ama…

Şahsi görüşüm ve de sezgilerim 90+3'te atılacak bir kafa golü ile beşli konferans tarihinin alınacağı yönündedir.

Kolay olacak mı?

Sanmıyorum.

Gergin?

Çok.

Erken olacak mı?

Hiç sanmıyorum.

Zira bizim Levent Kutay'ın Montreaux'daki restoranın önünde basına açıklamalarda bulunan Mustafa Akıncı'ya sorduğu 'zirve uzayabilir mi efendim?' şeklindeki soruya istinaden Cumhurbaşkanının "eğer her şey yolunda gider ama zaman yetmezse olabilir' şeklinde cevap vermesi buna delalet olabilir…

Üstelik aynı soruya maruz kalan Eide de 'uzayabilir' demiştir…

Ve güvenilir bir kaynak da yine aynı soruya 'bütün opsiyonlar masadadır' türünden bir cevap vermiştir…

Ancak uzasa da uzamasa da eninde sonunda bitecek olan bu zirvenin sonunda ya çözüme yelken açacağız ya da gemi karaya oturmuş bir vaziyette beklemeye devam edeceğiz…

İşte hepsinin yalan, bunun ise gerçek olduğu nokta tam olarak burasıdır…

Ve gece saat 2.18'de, Yukarı Vevey kasabasında yapayalnız bir evde, hiç susmayan bir lanet havalandırma sesi eşliğinde bu satırları yazan adamın heyecandan gözüne uyku girmemesinin sebebi işte tam olarak budur…

Ayrıca dün zaman zaman yaptığı gibi arkadaşlarına çaktırmadan ağlayan bu adamın gözyaşlarına kamuflaj olduğu için yağmura şükretmesinin sebebi de budur…

Ancak bütün gün boyunca canlı yayın yapan, ve onlara yetişmek için bir sürü yokuş çıkan, otobüslerde ya da trenlerde abuk sabuk insanlarla muhatap olan, bulli gibi ıslanıp soğuktan beline sızı giren ve sokakta her gördüğü insanın kendisine 'bonjour' der diye en sonunda 'başlayacam size da bonjour'unuza da ha' noktasına varacak kadar stres içinde olan bu adamın zerre kadar yorgunluğu yoktur.

Zaten baksanıza, bu kadar ağır işçilikten sonra bıkmamış, bir de üstüne yazı yazmakta…

Neden?

E heyecandan ölüyor çünkü…

Onun için size yemin ederim, vallahi billahi keşke Kıbrıs'ta olsaydım dediğim zamanlar geçiriyorum…

Buna rağmen "dan dun" ederek 'bunlar da gazetecilik mi yapar be? Yerler içerler gezerler" diyenler var ya…

Aslında düşündüm de dan dun etmeye devam etsin yahu onlar…

Durdum bunu dert ettim yani şimdi kendime?

Siz karar verin yahu kim ne yaptı…

Onun için basını takip edin…

Çünkü aslında biz de müzakere yapıyoruz…

Şaka demiyorum.

Nasıl mı?

Her türlü film basın üzerinden dönüyor da ondan…

Müzakere masasında taraflar birbirlerine 'bak senin basın şunu yazmış' ya da 'al seninkiler de bunu yumurtlamış' demekte ve gereksiz spekülasyonlarla vakit kaybedilmektedir de ondan…

Uzatmadan söylemem gerekirse, basının büyük etkisinin dışında basına çok büyük sorumluluklar düşmektedir diyorum, duy beni ey insanlık…

1815'ten beri ne birbirleriyle ne de başka birileri ile kavga etmemiş insanların bu barışçıl hali örnek olsun bize, duy bizi insanlık…

Yahu şaka demiyorum, kuşlar bile insanlardan korkmuyor buralarda…

Şarap içtiğiniz barda işletme sahibi Euro almadığı için hesap elinde sap gibi kalanlara güzel güzlü insanların 'ben kredi kartımdan ödeyim, siz bana verin o Euroyu' dediği bir yer burası…

O derece barışçıl insanlar, tabiri caizse resmen barışa ulaşmışların diyarı buraları…

Onun için bir defacık olsun gariplerin gönlü olsun diyorum…

Bu yüzden de, umarım, buradan eve dönerken elimizde içinde 'Aralık ayının ilk haftası beşli görüşme bilmem nerede yapılacak' şeklinde madde olan bir mutabakatımız olur…

Bundan başka diyecek şeyim yoktur…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.