Ya gerçeklerle uğraşacağız ya da hayaletlerle…

Yayın Tarihi: 15/02/17 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Zaten ben ne zaman izne çıkmaya kalksam ortalık kalkar oturur.

Geçen iznimde de Türkiye'de darbe girişimi olduğunda ben Karpaz'ın burnunda kamptaydım.

Şimdi de Karpaz'dayım, 2-3 gün ailecek takılalım dedik ama ne çare…

Ortalık toz duman…

Sevgili dostum Levent Kutay az önce telefonda şaka yollu "Sen biraz daha Karpaz'da kal, gelme, müzakereler bitsin da sonra" şeklinde takılıyor…

Da, bu kafalar, bu tabular ve bu düşmanlık hezeyanları ışığında müzakereler çözüme ulaşsa ne olacak?

Bakınız, Rum Meclisi'nin aldığı kararı elbette esefle karşılıyorum.

Özellikle de DİSİ'nin tutumunun ne kadar yanlış ve gereksiz olduğunu söylememe gerek yok.

Ancak bizim halimiz onlardan daha mı iyi?

Bizim karnemiz hep aferin de onların mı zayıf sadece?

Dağdaki bayrağın Rumlar üzerindeki etkisini biliyor musunuz mesela?

Peki her yıl 20 Temmuz'da bizim yaptığımız kutlamaların Rumlar üzerindeki yıkıcı etkisini biliyor musunuz?

Biliyorum, bunları yazdım diye bazılarınız kızıp bu yazının altında bana hakaret edecek ama sorun yok.

Çünkü gerçekler bunlardır.

15 Temmuz 1974'te faşist Yunan Darbesi ile başlayıp, 20 Temmuz'a ve oradan da 2. harekata uzanan bir dizi acı olayın etkileri Kıbrıslı Rumlar üzerinde hala daha çok tazedir.

O günlerin savaş koşullarında ortadan kaybolan bir sürü Rum hala daha bulunamadı.

İnsanlık dışı muameleye uğrayanlar ve hayatlarını kaybedenleri saymıyorum…

Bu minvalde bizim her yıl "coşkuyla" 20 Temmuz kutlamamız bu insanların acılarını dağlamakta ve bu durum nesilden nesile aktarılmaktadır.

Ve yine evet, Rumların Enosis saçmalığındaki ısrarı yüzünden 1963 olayları patlak vermiş, bir sürü Kıbrıslı Türk evinden yerinden edilip, öldürülmüş veya kaybedilmiştir…

İşte bu yüzden Rum Meclisi'nin geçen Cuma aldığı 'Enosis Günü anma kararı' o günlerin acılarını yaşayan Kıbrıslı Türklerin de yaralarını dağlamıştır.

Çünkü o acılar da hala daha tazedir…

Bu yüzden empati…

Buradaki sihirli sözcük empatidir…

Bakınız, eğer biz bu çözüm işini yapacaksak, dağdaki o bayrak da kalkacaktır, Güney Lefkoşa'nın göbeğindeki EOKA'cı Markos Drakos'un o heykeli de kalkacaktır.

Biz eğer bu çözüm işini yapacaksak, Güney'deki EOKA anmaları da kalkacaktır, Kuzey'deki TMT anmaları da kalkacaktır.

Başka yolu yoktur…

Çünkü eskinin düşmanlık tohumlarını taze tutarak ileriye gitmemiz asla mümkün değildir.

Eskinin acılarını sürekli deşerek, sürekli bunları yeni nesillere aktararak ve sürekli şekilde okullarımızda birbirine düşman nesiller yetiştirerek ilk basamak olan çözüme ulaşmak mümkün olmayacaktır.

Çözüme ulaşmamız mümkün olamayacağı için de barışı inşa etmemiz imkânsızlaşacaktır.

Bunun için daha önceki yazılarımda sıkça belirttiğim üzere her iki toplum da bu gerçeklerle yüzleşmek zorundadır.

Her iki toplum da bu gerçeklerle bir şekilde yüzleşip birbirlerinden özür dilemek zorundadırlar.

Her iki toplum da "asla ödün vermeyeceğiz" dediği tabularını yıkmak zorundadırlar.

Yoksa bu ülkede çözüm hayaldir.

Ulaşsak bile geçmişin hayaleti tepemizde gezinirken hiçbir şekilde o çözüm ileriye gidemez.

Gitmediği gibi bu durum bizi çatışma ortamı içine sokma potansiyelini de içinde taşır.

Bunu ister miyiz?

Ben istemem.

Öte yandan şimdi içinde bulunduğumuz statükonun bu şekilde devam etmesi halinde bizi çatışma içine sokacağı muhakkak değil mi?

Bence illaki sokacak.

Ha diyeceksiniz ki arkamızda kapı gibi Türkiye var, bize bir şey olmaz…

Ben da diyorum ki 1974 zamanlarının altından çok sular aktı ve geçti.

Yani olası bir çatışma durumunda dünya oturup da bunu seyredecek zannedersek, çok yanılıyoruz, inanın…

Dolayısıyla, hiç uzatmadan söylemem gerekirse, sanırım PRİO Cyprus Centre Direktörü Harry Tzimitras'ın şu muhteşem tespiti bence işin özünü oluşturuyor:

"Biz Kıbrıs'ta gerçeklerle değil; hayaletlerle uğraşıyoruz…"

O zaman ya gerçeklerle uğraşıp ileriye gideceğiz ya da hayaletlerle uğraşıp geçmişin karanlık dehlizlerinde kaybolacağız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.