Başkalarının ipi, Kıbrıslı Türkün kaderi
30 Mart'ta zivaniya eşliğinde yeniden başlaması muhtemel olan müzakerelerle ilgili yazısına 'Show Must Go On' yani 'şov devam etmeli' başlığını da atmış.
Rahmetli Freddie Mercury'nin efsanevi Queen grubundaki son büyük hitlerinden olan bu büyülü parça elbette ki Kıbrıs müzakerelerinin tam ruh halini açıklamaz.
Ancak ben Levent'in olaya nasıl baktığını bildiğim için "Bu şov sonuçsuz şekilde devam ettiği sürece masada kaybeden Kıbrıslı Türkler" olur şeklindeki çıkarımına tamamen katılıyorum.
1968'den beri devam eden müzakere sürecine baktığımız zaman masada kaybedenin Kıbrıslı Türkler olduğu da açıktır zaten...
Tabii 1974, 20 Temmuz'u sonrası Kuzey'de oluşturulan ganimet düzenini saymazsak
Ama işte, ganimet düzeninde, uluslararası hukuktan uzak, dünyadan kopuk ve 'ben yaptım oldu' şeklinde kurgulanan bu düzenin devamında Kıbrıslı Türkler için artık gidecek bir yol kalmadığı da açıktır.
Yani kısaca söylemek gerekirse, deniz ya da ganimet- bitmiş, kara görünmüştür.
Bazılarımızın "biter mi be bu ganimet?" dediğini duyar gibiyim.
Doğrudur, bitmez ama Kıbrıslı Türkler için bitti.
Çünkü kapitalizmin kadim bir kuralı vardır ve bu kural burada da geçerlidir.
O da 'büyük balığın küçük balığı yuttuğu' gerçeğidir.
Hal böyle iken, ekonomik olarak konuşursak, Türkiye sermayesi, bir mahallesi kadar olan KKTC sermayesini hap gibi yutmaya başlamıştır.
Bugün her tarafta gördüğümüz ve yaşanan şey budur.
Dahası, Kıbrıslı Türkler ne kadar itiraz ederseniz ediniz artık bu ülkede azınlık durumuna düşmüştür.
Elbette ki durumlar bu halde iken masanın uzayıp gitmesi Kıbrıslı Türklerin zararınadır.
Öte yandan bu sistemden nemalanan, beslenen, 'böyle eyiyik' diyen kesimlerin gelinen noktadan şikâyeti yoktur, olamaz da
Bu yüzden de Levent Kutay'ın 'Kaybeden biz oluruz' tespitine katılmamak elde değildir.
Nitekim, içinde yaşadığımız Akıncı-Anastasiadis sürecinde de haddinden fazla uzayan bir masa ve sürekli zarar hanesine not düşülen bir Kıbrıs Türk tarafı vardır.
Çünkü 1967'de temeli atılan, 75'te federe olan ve 83'te cumhuriyete dönüşen bu sistemin eğer çözüm olmazsa hayatta kalma şansı yoktur.
Eğer içinde bulunduğumuz bu süreç bir çözümle noktalanmazsa, 1970'lerin başından beri görüşülen federal çözüm modeli bir daha masaya gelemez ve bu yüzden de en ideal çözüm modeli olan bu model çöpe gider.
Bu bağlamda, bir Türk tezi olan federal çözüm şansı biterse gidilebilecek en ileri nokta taş çatlasın Tayvan modeli gibi bir şey olabilir.
Tabii o da yeni Osmanlı fetihçi zihniyeti adanın kuzeyini 82.vilayet yapmazsa
Bu minvalde adına 'kadife ayrılık' denilen iki devletli çözüm modeli hayali kuranlar bence heveslenmesin zira bunun hayat bulması KKTC'nin tanınması kadar imkansızdır
Kaldı ki buradaki kasıt aslına budur, çünkü kadife ayrılık KKTC'nin tanınması demekten başka bir şey değildir.
Ancak o fırsat, bu isimle olmasa bile, 2004 Nisan-Aralık döneminde yitirilmiştir.
Fırsat derken, Annan Planı'na uygun 'Kıbrıs Türk Devleti'nin' dünyaya ilanını kastediyorum.
Çünkü o çok değerli süreç Türkiye 2004 Aralık ayında AB'den tarih alsın diye heba edilmiş, Kıbrıs Türklerinin çıkarları Türkiye'nin AB çıkarlarına tercih edilmiştir.
Aradan geçen 13 yılda, dönüp o günlere baktığımda ne kadar büyük bir oyunun içinde çırpındığımızı, her şeyin ne kadar yalan olduğunu daha iyi anlayabiliyorum.
Bu yüzden de 'biz evet dedik ama AB bize verdiği sözleri tutmadı' lafına çok gülüyorum.
AB bize söz vermediydi ki
AB sözünü Türkiye'ye verdiydi
Ve o sözünü tuttu, tarihi verdi
Karşılığında da Rum tarafı Rusya'nın kucağından alınıp, AB'nin kucağına verildi.
Anastasiadis'in evetçi olması, sonra başkan seçilmesi tesadüf mü sanıyorsunuz?
Ah ah
Başımıza ne geldiyse hep başkalarının ipiyle kuyuya inmekten oldu zaten
Bazen İngiliz, bazen Rum, bazen de Türk
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.