Karar anı...

"Süreç çökerse farklı seçenekler gündeme gelebilir…"

Bu son derece kritik açıklamanın sahibi Espen Barth Eide.

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Danışmanı…

Geçtiğimiz perşembe günü gazetemizde manşetten verdiğimiz "Çözüm için içte ayrı, dışta tek temsiliyetli, AB'de özel statülü ara formül!" haberimize burun kıvırıp "uydurmadır, Ulaş hayal görüyor" diyenler zannımca kendi hayal dünyasından uyanmalıdır.

Çünkü Kıbrıs müzakere sürecinde en azından 'federasyon' denen tezin sonuna gelmiş bulunmaktayız.

Bu satırlarda çokça kez belirttiğim üzere ya federal bir Kıbrıs'a uzanacağız ya da yeni bir 'ayarlama' olacak.

Eide'nin 'farklı seçenek' dediği ve bizim perşembe günü ortaya koyduğumuz haber işte bu angajmanın nasıl olabileceği yönünde ilk adımlardır.

Barbaros denizlerimizde fink atıp Rumlara mehter dinletirken her şeyin normal gideceğini sanmak, bir gerginlik olmayacağını sanmak saflıktan başka bir şey değildir.

Bir de bu gerginliğin sadece Rumlarla olacağını sananlar da pek bir saftır.

Bakınız, Kıbrıs Cumhuriyeti elindeki doğal gaz yataklarını ABD, Katar, Fransız ve İtalyan şirketlerinin işletmesine verdi.

Dolayısıyla kazılar başladığında Türkiye gidip misal 10. parselde ABD'nin Exxon şirketine ait platforma mı müdahale edecek?

Yoksa gidip Katar devletinin milli petrol şirketine mi müdahale edecek?

Barbaros'tan Rum'a mehter marşı dinletmek elbette kolay da Yankiler mehteri pek sallamaz bence.

Fransızlar da sallamaz, İtalyanlar da…

Onun için yeniden Eide'nin dediğine kulak kabartalım:

"Kendimizi müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkamayabileceğine hazırlamamız lazım… Çok açık şekilde bu süreç için bir karar anına geldik…"

Aslına bakarsanız Eide bu 'karar anı' lafını daha önce de söylemişti.

Ve gerçekten de Cumhurbaşkanı Akıncı'nın hafta içi İstanbul'da katıldığı konferansta tekrar ettiği 'Federal Kıbrıs için son şans' lafı ile birlikte okunduğu zaman bunu daha iyi anlıyoruz.

Rum tarafının 'zaman kısıtlaması' ve 'hakemlik' fobilerinin bu dakikadan sonra bir anlamı kalmayacaktır çünkü illaki bir karar alınmak zorundadır.

Bu karar alınırken şu anki statükonun aynen devam edeceğini, yine Rumların AB'de orada burada temsil edilirken, Kıbrıslı Türklerin aynı dünyadan kopukluğu düşünülemez.

Çünkü belli ki ada çevresindeki zenginlikler etrafında dolaşan büyük güçlerin Kıbrıs sorununda bir yenir bir ayarlama yapmasının vakti bir kez daha gelmiştir.

1960'ta yaptılar.

1974'te yaptılar.

Ve 2003'te yaptılar.

Şimdi 2017'deyiz ve yine yapacaklar.

Bundan sütün beyaz olduğu kadar eminim.

Belli ki İsrail Enerji Bakanlığı Genel Direktörü Shaul Meridor da bundan emin.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi'nin bu yıl sekizincisini düzenlediği ve 'Çalkantılı Bölgede Transatlantik Uzlaşmayı Güçlendirmek' temasının belirlendiği iki günlük zirve geçen hafta 45 ülkeden ekonomi, enerji, yatırım ve dış politika alanlarındaki önemli isimleri İstanbul'da bir araya getirdi.

Şalom gazetesinden Karel Valansi'ye konuşan Meridor "(Gaz boru hattında) Türkiye seçeneğinde Kıbrıs sorunu karşımıza çıkıyor. Bu sorunun birkaç ay içinde çözülmesi nasıl mümkün olabilir?" şeklindeki soruya aynen şu cevabı vermiş:

"Türkiye ve Kıbrıs Rum Kesimi ile çok yakın çalışıyoruz. Her iki ülke de İsrail'in iyi birer müttefiki. Her iki ülkeye de saygılıyız. Bu sorunu bu iki ülkenin çözmesi gerekiyor. İnanıyorum ki, Türkiye ile boru hattı anlaşmasını imzaladığımızda bunu çözmenin bir yolunu da bulacağız. Bu konuda fazla açıklama yapamam ama tek söyleyebileceğim Türk ve Kıbrıslı dostlarla görüşüyoruz ve bir çözüm bulunacağına inanıyorum."

Yine Valensi'ye konuşan İsrail Enerji Özel Temsilcisi Ron Adam ise şunu söylemiş:

"Boru hatları aynı zamanda barış, istikrar da sağlayabilir. Bu açıdan Kıbrıs konusunda da tarafların bir anlaşmaya varacaklarını düşünüyorum. Bu sorunun İsrail ile Türkiye arasında bir anlaşma imzalanmadan önce bir şekilde çözülmesi gerektiğini düşünüyorum."

Uzun lafın kısası durum şu:

Ya çözüm olacak ya da ayarlama…

Karar anı gelip çatmıştır…