Anastasiadis'in şartı, Kıbrıslı Türklerin bahtı…

Yayın Tarihi: 24/05/17 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Rum lider geçtiğimiz gece yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında Cenevre için şartlarını açıkladı.

Söz konusu şartları 17 Mayıs toplantısının hemen ardından ilk duyuran yayın organı olduğumuz için şaşırmadık.

Öyle ki Anastasiadis, Mont Pelerin faciasına sebep olan şartların aynılarını, hatta Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı Nikos Koçias'ın Cenevre Konferansı'nda dediklerini aynen tekrarladı.

Halbuki Mustafa Akıncı, söz konusu önerileri, 17 Mayıs toplantısının ardından "Hiçbir Kıbrıslı Türk lider bunu kabul" etmez diye nitelemişken, bu ısrar niyedir anlamak zordur.

Anastasiadis güvenlik ve toprak konusunun önce görüşülmesini, bitirilmesini, ardından da diğer 4 başlığı konuşmayı önermektedir.

Bu kısaca şu demektir: "Sen elindeki kozları aç da ben da benimkileri sonra belki açarım…"

İyi de kazın ayağı öyle mi?

Kıbrıs sorunu özünde iki taraf arasındaki 'siyasi eşitlik' anlaşmazlığı konusundur.

Öyle ki 1960 Cumhuriyeti bizim de dahil olduğumuz şekli ile işte bu tartışma yüzünden sadece 3 yıl sürmüştür.

Tamam, biz de melek değildik sonuçta ama 1963 olayları ve 1964'te bizim ayrılışımız tarihe not düşülmüş olaylardır.

Ardından 1974 müdahalesi ile birlikte adanın bizim olmayan %37'sini ele geçirmemiz iki taraf arasında yaşanmakta olan siyasi eşitlik kavgasına yenilerini de eklemiştir.

Öyle ki bunların en başında gelenler güvenlik ve garantiler ile toprak ve mülkiyet meseleleridir.

Dolayısıyla 1974'ten itibaren iki taraf arasındaki görüşmelerin zemininde yatan mantık basitçe "al toprağı, gönder askeri-ver siyasi eşitliği" şekline bürünmüştür.

Elbette bu işin mülkiyet kısmı da vardır.

Ancak esas konu yukarıda dediğim husus üzerinden gitmektedir.

Durum bu noktadayken, Kıbrıs Türk tarafı hem garantiler hem de toprak konusunda son derece ileri iki adım atmış ancak atılan bu adımlar karşı taraftan geri dönüş bulmamıştır.

Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi 11 Ocak 2017 günü Cenevre Milletler Sarayı'nda gerçekleştirilen harita teatisidir.

Yapılan karşılıklı değiş tokuşla birlikte Kıbrıs Türk tarafı yaklaşık olarak yüzde 7,5'lik bir toprağı Rumlara bırakacağını en azından prensip olarak beyan etmiştir. Rumların söz konusu harita için yaptığı teklif içinde Omorfo da olacak şekilde yüzde 28,2'dir.

Kıbrıs Türk halkının yüzde 65'inin 24 Nisan 2004'te gerçekleştirilen Annan Referandumu'nda kabul ettiği üzere o planda bırakılan toprağın yüzde 28,6 olduğu düşünülürse, Kıbrıs Türk tarafının en iyi teklifini pazarlık payı olarak tutması gayet normal ve yerinde olandır.

İkinci husus ise Cumhurbaşkanı Sözcüsü Barış Burcu'nun 24 Haziran 2015 tarihinde yaptığı "Garantiler tabu değildir, tartışılabilir" açıklamasıdır.

Deprem etkisi yaratan o sözlerin ardından kopan fırtınada Akıncı ve Burcu topa tutulmuş ancak kimse olması gereken şeyin önüne geçememiş, garantiler pazarlık konusu haline gelmiştir.

Kıbrıs Türk tarafı bu iki hayati hususta adım atmakla kalmayıp toprakta harita vermiş, garantilerde Türkiye'nin de desteğini alarak yola koyulmuştur.

Elbette bugün gelinen noktada garantiler konusunda Türkiye'nin olumsuz açıklamaları vardır ancak esas lafı 12 Ocak günü, yani Cenevre Zirvesi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sarf etmiştir.

O gün cami çıkışı basına konuşan Erdoğan hiç beklenmedik bir şekilde Maraş'a karşılık Güzelyurt'tan Erenköy'e uzanan bir toprak düzenlemesi önerirken, asker sayısını da 1960 seviyesine, yani 650 rakamına düşürmeyi teklif etmiştir.

Nereden bakarsanız bakın, eğer adada 40 bin asker olduğunu düşünürsek 39.350 tanesini geri çekmeyi öneren bu teklif, 'sıfır asker sıfır garanti' noktasında çakılı kalan Rumlar tarafından pek de dikkate alınmamıştır.

Peki tüm bunlar olurken, Kıbrıslı Türklerin kurulacak olan federal yapı içindeki eşitlik durumu ne olmuştur?

Çeşitli konularda çok büyük ilerlemeler olmasını göz ardı etmiyorum ancak dönüşümlü başkanlık ve kararlara etkin katılım konusunda ileri hiçbir adım atılmamıştır.

Federasyon denilen şeyin özünü oluşturan yetki paylaşımı konusunda Rumların takındığı bu olumsuz tavır, Türkiye'nin garantiler konusundaki son duruşu ile birlikte çözümün önündeki engellerdir.

Bu engellerin aşılması gerekmektedir aksi takdirde 2 yıllık çok büyük emek boşa gidecek, Kıbrıs Türk halkı bir kez daha belirsizliğe mahkum edilecektir.

Böylesi bir haksızlık olamaz, olmamalıdır.

Uzatmayayım, ancak eğer Anastasiadis bizim kaderimizi kendi seçim kampanyasına meze edecekse bundan seçimi kaybetmek de dahil, en başta kendisi ve Rum halkı zararlı çıkacaktır.

Aklın yolu birdir ve o da tüm konuların aynı anda masaya yatırılıp karşılıklı olarak al-ver yapılmasıdır.

Başka yolu yoktur.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.