Bu işi temizlemek Başbakan'a düşer...

Yayın Tarihi: 23/09/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı çok üzgündür.

Sadece üzgün değil ayrıca kızgındır da...

Cumhurbaşkanı derken Mustafa Akıncı'dan bahsediyorum.

Üzüntüsünün ve kızgınlığının sebebi ise Derinya ve Aplıç kapılarına saplanıp kalan siyasi irade ya da açık yazmak gerekirse 28 Mayıs 2015'ten beri başa gelip geçen hükümetlerdir.

Elbette şu anki hükümeti bundan ayrı tutmuyoruz.

Cumhurbaşkanı, hatırlarsınız, söz konusu tarihte Rum Lider Nikos Anastasiadis ile 5 maddelik bir GYÖ paketi açıklamıştı.

Güven Yaratıcı Önlemler yani...

Birinci maddesi, bu iki kapının açılması idi. Hiçbiri hayata geçirilmedi.

Ancak bu ayrı bir yazı konusudur diye sadece kapıları ele alıyorum...

Geçen gün Rum Liderliği bir açıklama yaparak 'Derinya ve Aplıç 10 güne kadar hazır' deyince adanın kuzeyinde kızılca kıyamet kopuverdi.

Eleştirilerin hedefine bana göre oldukça haksız bir şekilde Cumhurbaşkanı'nın kendisi kondu.

Kıbrıs Türk tarafı, 3 yıl 4 aydır, gerek sivil engel, gerekse de askeri engellerle uğraşırken, bu konuda bizzat adaya gelen TC Genel Kurmay Başkanı da dâhil, birçok komutan, Türkiye yetkilisi, hatta en sonunda müteahhitlerle görüşüp çözüm bulmaya çalışan hep Mustafa Akıncı oldu.

Sarayda bu konuda basına bildirilen ve bildirilmeyen çok görüşme yapıldı.

Cumhurbaşkanı, başında UBP olan ve kapının açılmasından umuru olmayan zihniyet ile de uğraştı, başında CTP olan, kapı açılmasını ister gibi görünen, kısmen bunun için uğraşan, ancak genelde 'süpürgecist' bir çizgide duran zihniyet ile de uğraştı.

Nihayetinde Cumhurbaşkanı icraat yapan makam değildir.

Yol gösterebilir, görüşünü söyleyebilir, ancak yola asfalt dökemez.

Bu bağlamda, Derinya ve Aplıç konusunda, suçlu aranacaksa bakılması gereken yer hükümettir.

Şimdi gelinen noktada bir takım adımlar ivedilikle atılmak zorundadır.

Hükümet, ekonomik kriz var diye ihaleye teklif atmayan müteahhitlerin yarattığı bahanenin arkasına sığınamaz.

Ya da hükümetin bir nöbetçi kulübesinin yerini değiştirmeyen askeri irade yüzünden 'e napalım izin vermiyorlar' fısıldamasının arkasına sığınma lüksü de yoktur.

Dahası, ülkenin kuzeyinde yaşanan krize tam anlamıyla hayat öpücüğü veren Kıbrıslı Rumların bu kapılardan geçmesi sağlanmalıdır. Yani bu İşin ekonomik boyutu sanıldığından çok daha fazladır.

Anlayacağınız, Derinya ve Aplıç kapıları konusunda yumurta kapıya dayanmakla kalmamış, direk kapıyı kırmıştır.

Dolayısıyla, Rumlar bu kapıları açtığı anda eğer Türk tarafından aynı karşılık gelmezse, dünyaya rezil oluruz.

Onun için hükümet, aynen eğitim ve sağlık için alınan ihalesiz iş yapma kararını bu hayati konu için de almalı, 10 gün içinde minimum gereklilikleri yerine getirerek, toprak yol da olsa, basit bir kulübe eşliğinde de olsa bu kapıları açmalıdır.

Kervan yolda düzülür sonuçta, sıkıntı yok...

Cumhurbaşkanının eli, Kıbrıs sorununun şu içinde bulunduğu kritik kavşak noktasında, Kıbrıs Türk halkının müzakere masasındaki hakları bağlamında rahatlatılmalıdır.

Bu bağlamda, bu konudaki en büyük görev Başbakan Tufan Erhürman'a düşmektedir.

Kısa süre önce Rum Lidere 'bizi ara da açalım' diyen de kendisidir.

İşte Rum Lider, 'açıyorum' diyerek kendisini aramıştır.

Bu çağrıya cevap vermek icranın başı olarak ona aittir.

Gerekirse bizzat kendisi bu kapılar için çimento yoğursun, tel çeksin, elektrik bağlasın, ama bu kapıları açsın.

Yoksa o koltukta oturmasının zaten tartışmalı olan kıymeti harbiyesi tamamen sıfırlanacaktır...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.