Ayrılarak mı birleşiyoruz, birleşerek mi ayrılıyoruz?

Yayın Tarihi: 12/02/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Ayrılarak mı birleşiyoruz, birleşerek mi ayrılıyoruz?

İki lider, Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis, 26 Şubat günü bir kez daha bir araya gelecek. Masada bu kez 'desantralize federasyon' denilen, Türkçesi 'adem-i merkeziyetçi federasyon' diye tanımlanabilecek liberal bir fikir var.

Cumhurbaşkanı Akıncı, söz konusu görüşmenin duyurusunu yaparken, Rum lidere, 'bu konuda konuşmak istiyorum' demesi ve onun da 'hazırlıklı geleceğim' cevabı sonrası, yapılacak olan toplantı nasıl seyredecek doğrusu çok merak ediyorum.

Ancak o güne kadar beklemek yerine, gelin biraz bu modelden bahsedelim.

Adem-i Merkeziyet, Osmanlıca bir kelime olup, 'merkezin yokluğu' manasında gelmektedir. Dolayısıyla, Anastasiadis'in söz konusu önerisi aslında adından kendi çıkarımını yapıyor. Yani, merkezi güçsüz, kanatları güçlü bir federal formül.

Anastasiadis, bu önerisini ortaya atarken, aslında basına çok da yansımayan bir şekilde, merkezde toplanacak yetkilerin ne olduğunu da az çok söylemişti. Bunlar, savunma, dış temsiliyet, doğal zenginlikler, sınır güvenliği, vatandaşlık, ekonomi gibi her ne olursa olsun iki toplumun ortak geleceğini belirleyen hususlardır.

Yani, velev ki, bu modelde bir yapı kurduk. Biz Türk tarafı olarak, sınırlarımızı şimdi olduğu gibi sorma gir hanı şeklinde devam etmesini elbette Rumlara empoze edemeyiz. Bu ortak devletin karar vereceği bir yetkidir. Yine aynı şekilde, Rumlar bize sormadan adanın etrafında ya da üstüne çıkacak bir doğal kaynağı, kendilerininmiş gibi gidip de birilerine pazarlayamaz.

Ancak, kendi yargını düzenlerken, belediyeni, içişlerini, tarımını, yolunu ve sokağını yaparken, kalkıp da Rumların ya da Türklerin onayını almaya da gerek yoktur. Bu model, güçlü kurucu devletlerin bulunduğu bir yapıdan bahseder ve bu yıllar yılı, Rauf Denktaş da dahil, 'Ruma yama olmayız' diyen anlayışın aslında istediği bir durumdur.

Keza, kurulacak olan federal devlet her türlü AB üyesi olacağından ve 80 bin sayfalık Aki Komüniter uygulanacağından, iki tarafın yukarıda saydığım tarım ya da beledi hizmetlerinde siyahla beyaz gibi farklı olmayacağı da malumunuzdur herhalde.

Dolayısıyla, 30 Ekim 2018 tarihinde BM Genel Sekreteri Anotnio Guterres'in, BM Güvenlik Konseyinde sunduğu raporunda çağrıda bulunduğu 'çözüm için yeni ve yaratıcı formül bulun' lafı aslında 'desantralize federasyon' modelinde hayat bulabilir.

Rum Lider Anastasiadis, bu modeli söz konusu basın toplantısında ortaya atarken, 'merkezi zayıf yetkilerle donatalım, sonra gerektikçe yeni yetkileri kurucu devletlerden merkeze aktarırız' ifadesini kullanması bu bağlamda çok kritiktir.

Çünkü bu şekilde, ileriye doğru everilen, 'evrimsel' bir federasyon kurulması, aslına bakarsanız, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay'ın 'işbirliği ile başlayalım' şeklindeki yaklaşımına da uygundur. Kudret Bey'in 'işbirliği' çağrısını elbette iki devlet arasında işbirliğine de yormak mümkündür ancak olmayacak dualara amin demeye lüksümüz artık hiç yoktur.

Konuya biraz da teorik olarak bakalım.

Anayasa Hukuku Profesörü Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Teorisi adlı eserinin 1.cildinin 493.sayfasında, adem-i merkeziyetçi modeli için 'adem-i merkeziyetçi üniter devlet ile federal devleti bazen biribirinden ayırmak güçtür' der.

Gözler Hoca, eğer bir üniter devlet, bu modeli uygulamaya kalkarsa oluşturulan federe devletçikleri bir nevi 'mahalli idare' olarak görür ve bunlara verilen yetkileri, güçlü federal devlet modellerinden farklı olarak 'lütuf' olarak niteler. Yine, 'kanun' ile bu devletçiklere verilen yetkilerin istenirse kanunla geri alınabileceğinden söz eder. Çünkü üniter bir devlet, eğer adem-i merkeziyetçi bir yapılanmaya giderse, özellikle yasama ve yargı yetkilerini bu federe devletçiklere devretmez.

Hoca, burada federal devlet ve federe devletler arasındaki ilişkiyi ortaya koyarken ise anayasadan söz eder ve federal devletin, federe devletlerle ilişkileri anayasalar ile korunur, güçlüdür der.

Peki, biz burada nereden söz ediyoruz? Üniter bir devletin (Kıbrıs Cumhuriyeti) federasyona dönüşmesinden mi yoksa iki ayrı devletin bir federasyon kurmasından mı? Zira söz konusu modelle zayıf bir federal devlet ve güçlü federe devletçiklerden söz ediyoruz.

Anastasiadis'in bu bağlamda yaptığı teklif, iki toplumlu iki bölgeli ve de siyasi eşitliğe dayanan bir model olmak zorunda olduğundan dolayı, üniter devletin 'lütfen' dağıtacağı yetkilerden farklı olmalıdır ama bu noktada bazı farklı bakış açıları ortaya çıkar.

Öyle ki, bu bağlamda, Anastasiadis'in kafasındaki model, 1964'ten beri 'ayrılıkçı' bir yapı olarak görülen Kıbrıslı Türklerin kuracağı federe devletçiğe, üniter devletin, yani Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, yetkilerinin bir kısmının devri ya da bunlara ortak edilmesi anlamına mı gelmektedir?

Yoksa, evrim yoluyla, aslında adanın kuzeyinde de-facto olarak hayatını sürdüren tanınmamış bir devlet ile tanınmış bir devletin ortak bir çatıda yetki paylaşımını, bir işbirliği modelini mi öngörmektedir?

Tartışmamız gereken hayati nokta bence budur. Ve bu nokta, son günlerin en revaçta konusu olan siyasi eşitlik konusundaki farklı nüanslara bir cevap bulunabilmesi açısından kritiktir.

Soru aslında basit olduğu kadar komplike ve çarpıcıdır da: Ayrılarak mı birleşiyoruz, yoksa birleşerek mi ayrılıyoruz?

Bu konuya devam edeceğiz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.