Makarios, Anastasiadis, liderlik ve Akıncı'nın tarihi uyarısı...

Yayın Tarihi: 16/02/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Makarios, Anastasiadis, liderlik ve Akıncı'nın tarihi uyarısı…

Merhum Cumhurbaşkanları Başpiskopos Makarios ve Rauf Raif Denktaş, 12 Şubat 1977 tarihinde, zamanın BM Genel Sekreteri Avusturyalı Kurt Waldheim himayelerinde 4 maddelik bir ilke anlaşmasına imza attılar.

Kıbrıs müzakere tarihine çok kritik bir belge olarak geçen söz konusu 4 maddelik ilke anlaşması şöyledir:

1) Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız, bağlantısız ve iki toplumlu olmalıdır.

2) Her toplumun yönetimi altındaki topraklar, ekonomik ve toprak verimliliği ile toprak mülkiyeti esasları ışığında görüşülmelidir.

3) Dolaşma, yerleşme özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi prensip meseleleri müzakereye açıktır. Bunların görüşülmesinde iki toplumlu federal sistem ve Türk toplumu yönünden doğabilecek güçlükler de dikkate alınacaktır.

4) Federal hükümetin görev ve yetkileri, devletin birliği ve devletin iki toplumlu mahiyetini koruyacak şekilde olacaktır.

İşte yıllar sonra, 2018'in Eylül ayında şimdiki Rum Lider Nikos Anastasiadis'in sözünü etttiği 'sancılı ancak tarihi bir uzlaşıyı kabul ettik" dediği, Rumların kendi üniter, tanınmış, uluslararası hukuk içinde yerini almış Cumhuriyetlerinin bir federasyona dönüşmesini onayladıları anlaşma maddeleri bunlardır.

Bugün görüştüğümüz, görüşmekte olduğumuz, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın da vurguladığı üzere 'görüşmekten vazgeçmeyeceğiz' dediği tez, yani 2 bölgeli 2 toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan federasyon fikri işte o tarihte, aslına bakarsanız bizim ayrılıkçı kafalar tarafından 'değeri bilinememiş' bir diplomatik zafer olarak kayıtlara geçmiştir.

Elbette, teşbihte hata olmaz, federasyonun 2 bölgeli olacağı bu metinde yazmaz ve yine siyasi eşitlik vurgusu somutlaştırılmış değildir. Ancak ilerleyen zaman içinde, adanın %36 toprağını ve %18 nüfusunu tutan Kıbrıslı Türklerin bu durumu, 2 bölge ve toplum kriterini kendiliğinden ortaya çıkarırken, bir diğer önemli parametre olan 'siyasi eşitliğin' kayıtlara girmesi için bir başka Genel Sekreter olan Butros Gali'nin meşhur 'Gali Fikirler Demeti'ni ve yine aynı zamanda BM'den alınan 1991 tarihli, 716 sayılı kararı beklemek gerekecekti.

Ancak, söz konusu 1977 süreci, yine Ağustos 1977'de beklenmedik bir şekilde hayatı kaybeden Makarios'tan sonra duraklayacak, 1979'da muhafazakar bir lider olan Spiros Kiprianu ile Denktaş arasında imza edilen bir başka 10 maddelik doruk anlaşması ile taçlanacak ancak nihayetine eremeyecekti.

1979 yılı ile birlikte Türkiye'de artan terör olayları, ardından gelen 1980 darbesi ve 3 yıllık geçiş döneminin ardından da taraflar arasına iyice kara kedi girecek ve süreç, 13 Mayıs 1983'te BM Güvenlik Konseyinde Rumların tek yanlı başvurusu üzerine alınan 253 sayılı karar, bugün vardığımız noktanın temel taşlarını oluşturacaktı.

Öyle ki, söz konusu kararda BM, Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tüm ada üzerinde egemen olduğunu bir kez daha kalın çizgilerle vurgulayacak, Kıbrıslı Türklere 'azınlık' muamelesi yapılacak, işler, Türk tarafının buna cevaben 15 Kasım 1983'te tek taraflı olarak ilan ettiği KKTC ile daha da içinden çıkılmaz bir noktaya everilecekti.

Şimdi düşünüyorum da, Makarios gibi bir lider, 1977 Ağustos'unda aniden ölmeseydi, acaba Kıbrıs sorunu diye bir şeyden hala daha söz ediyor olabilir miydik?

Çünkü, bugün hep konuştuğumuz, hatta Anastasiadis üzerinden çevirdiğimiz söylemde de oldukça sarih bir şekilde görüldüğü üzere, Rum Liderliğinin hep bir 'aman halkımız kabul eder mi?' sendromu vardır. Bu minvalde hem Crans Montana sonrası hem de şimdilerde özellikle 'siyasi eşitlik parametresi' üzerinden olduğu gibi 'varılacak çözümü halkına kabul ettirememe sendromu' yaşayan Anastasiadis'i enine boyuna yerden yere vurmaktayız. Sadece biz değil, Rum toplumun federalist kesimleri de bunu bizden çok daha sert bir şekilde yapmaktadır.

Peki Makarios, o tarihi uzlaşıdan sadece 6 ay sonra ölmeseydi, durum yine böyle olur muydu?

Makarios gibi siyasi olduğundan çok dini olan bir liderin Kıbrıslı Rum toplumu üzerindeki etkisini anlamak için 20 Temmuz harekatından sonra adaya döndüğü tarih olan 7 Aralık 1974 tarihli New York Times gazetesinin ön sayfasına bakmak yeterli olacaktır.

Gazetenin manşetine de yansıdığı üzere, o gün adaya dönenen ve kendisini karşılayan yaklaşık 200 bin Rum'a 40 dakika süren tarihi bir konuşma yapan Makarios, 'Taksim'e karşı ölene kadar mücadele edeceğini' söylemekten çekinmemiş ve işte 1977 yılına gelince de o tarihi 'federasyon' tavizini veren siyasi lider olmuştur.

Danimarkalı, Kıbrıs sorunu uzmanı gazeteci Peter Van Kohl ile yaptığım röportajdan alıntılayacağım şu kısım da sanırım Makarios'un Rumlar üzerindeki etkisi ile ilgili ne demek istediğimi daha iyi açıklayacaktır:

"Makarios benim hayatımda gördüğüm en karizmatik adamdı. Çok etkileyici bir kişiliği vardı. Bir keresinde, sanırım 1967 senesiydi, Baf Havaalanınında Makarios'un Yunanistan'dan dönmesini bekliyorduk. Bekleyenler arasında General Grivas da vardı. Onun yanında gittim kendimi tanıttım. Grivas'ın gözleri inanılmaz derecede renkli ve çakmak çakmaktı. O da son derece zinde, son derece etkileyici bir kişilikti. Ama fikirlerinden etkilendiğimi söyleyemem. Az sonra Makarios'un uçağı indi ve Başpsikopos uçağın kapısında belirdi. O an bütün Baf Havaalanı onun önünde eğildi. Unutulmaz bir sahneydi. Öylece dikilemezdim, bende eğildim. Sonra hep beraber konvoya katılıp Lefkoşa'ya doğru yola çıktık. Size yemin ederim geçtiği her yerde yolların kenarındaki insanlar yerlere eğiliyordu. Onu çok seviyor ve sayıyorlardı." (Kıbrıs Postası-1 Haziran 2015)

Elbette, şimdiki liderleri Anastasiadis, Rum toplumu üzerinde asla ve kata, bir Makarios kadar etkili olamaz, ancak Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın geçen gün sarfettiği sözler, hem çok kritik bir tespit olarak dikkat çekmekte hem de Anastasiadis'e çok ciddi bir sorumluluk yüklemektedir:

"Statüko bugün en çok Kıbrıslı Türkleri mağdur etmektedir; ancak daha uzun vadede Kıbrıslı Rumların da yararına olmayacaktır. Bu sese bugün kulak vermeyenler yarın bunu yaşayarak öğreneceklerdir."

Rum Liderliği başta olmak üzere Rum halkının anlaması gereken kritik gerçek tam da budur…

Yoksa, şu anki statüko devam ederse, tarih, Mustafa Akıncı'nın bu lafını haklı çıkaracaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.