"41 kere maşallah hükümeti" yolda...

Yayın Tarihi: 09/05/19 14:41
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Siyasi istikrarsızlığın 'kurulmuş' bir mizansen olduğu bu kutsal topraklarda, 1975'de başlayan devlet maceramızda 40.hükümetin de fatihasını bu sabah itibarıyla okuduk, 41.cisini kurmaya başladık. 41 kere maşallah!

Kurulacak olan hükümetin de 'siyasi istikrarsızlık' denen mevhumdan çekeceğinin aşikar olduğunu bilen birisi olarak, yine aynı kısır döngüyü yaşayacağımıza emin olarak bu yazıyı kaleme alıyorum.

40.hükümetin kurulduğu 22 Ocak 2018 günü başlayan 'hükümet bozuluyor' senfonisinin tam 460 gün boyunca devam etmesi elbette ki bir tesadüf değil, yapısal bir durumdur. Dolayısıyla, şimdi kurulacak olan hükümetin de akıbeti aynı olacaktır diyebiliriz.

Bunları bir kenara koyarak, kurulması muhtemel hükümet formüllerine bakabiliriz.

UBP-HP (30 vekil)

Elbette, bunu bilmek için alim olmaya gerek yok. Hemen herkesin ortak görüşü bu hükümetin kurulacağı yönünde. Ancak, bu hükümetin kotarılmasında bazı ciddi sorunlar olduğu da aşikar.

En başta bakanlık dağılımı konusunda 6-4 mü yoksa 7-3 formülü mü geçerli olacak bu henüz belli değil. Benim kaynaklarım 6-4 diyor ancak bazı diğer güçlü kaynaklar 7-3 konusunda ısrarcı. Dahası, UBP'nin, şu an HP'ye ait olan İçişleri Bakanlığını da istediğini söylüyorlar. HP'nin hem Dışişlerini hem de İçişlerini elinde tutmasına UBP içinden ciddi reaksiyon var. HP'li İçişleri Bakanının, Türkiye ile uyum içinde çalışması bu noktada UBP için işleri zora sokuyor. Öte yandan, 6-4 formülünde, HP'nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını da alacağı durumu var ki, buna da UBP'den reaksiyon olduğunu söylemek mümkün.

Ancak, tüm bunlardan öte, özellikle de HP'nin bu hükümeti bozarken, Serdar Denktaş üzerinden 'etik' tartışması yaratması, Eski Başbakan Hüseyin Özgürgün'ün akıbetinin ne olabileceği konusunda oldukça karmaşık bir durum ortaya çıkarıyor. Besbelli ki, artık muhalefete geçecek olan CTP ve DP'nin bu konuyu sürekli kaşıyacağı ve HP'den 'gerekeni ivedilikle yapmasını' isteyeceğini düşünmek yanlış olmaz. Bu durum, UBP için büyük bir sorundur. Ve UBP içinde 'büyük bir sorun' olan şeyin, bu memleket için de doğal olarak büyük bir sorun olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla, hemen herkesin ortak görüşü olan bu koalisyon modeli hakkında çeşitli çekinceler olduğu ortadadır. Elbette, 7 Ocak seçimlerinden sonra, yaptığı bir açıklamada 'UBP ile çay kahve bile içmem' diyen Kudret Hoca'ya, UBP içindeki tepkinin bitmediğini söylemem gerek. Ancak aynı hocanın, o günlerde verdiği bir demeçte 'Özgürgün gitsin, bakarız' demesi, ardından da onun gitmesi, hatırlayacaksınız, 'UBP'yi hoca mı dizayn ediyor?' tartışmalarını da beraberinde getirmişti. Bunu da buraya not etmemizde fayda vardır.

Yeri gelmişken yazayım, bu formülün bir başka alternatifi, HP'nin UBP'ye dıştan destek vermesi olarak duruyor ki burada da işleyiş yönünden bir çok sorunun ortaya çıkması kesindir. Pek ihtimal vermiyorum doğrusu.

İşin bir de 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi kısmı vardır ki bu ayrı bir yazı konusudur. Ancak Özersay'ın, bu çatının adayı olması beklenen ve öngörülendir. Tabii, seçim günü bu destek sandığa yansır mı, o nokta oldukça tartışmalıdır.

Sonuç olarak 'dün dündür bugün bugündür' mantığıyla hareket edilecekse, bu koalisyon büyük olasılık. Ha yok, Norveçli mantığıyla gidilecekse, bence hiç kolay değil.

UBP-DP-YDP (26 vekil)

Eğer yukarıdaki formül tutmazsa, bir diğer model ise bu görülüyor. 26 sayısı bu noktada krizlere gebe bir durumu ortaya çıkarmaktadır ancak daha önce de böyle hükümetler gördük, geçirdik, bir şekilde işletildi. Lakin bu modelin en büyük şartının, Serdar Denktaş'ın 2020'de ortak aday olmasıdır demek bence akla uygundur. Ancak, 'Türkiye, Denktaş'ı istemez' söylentilerinin yayıldığı bir ortamda, bunun olasılığı nedir diye sormak sanırım doğru olur.

Bir an için bunun böyle olmadığını düşünecek olursak, bu formüldeki en büyük sorunun YDP olduğunu kendiliğinden ortaya çıkar. UBP, elbette ki, YDP'nin kendisine yeni bir siyasi rakip olma potansiyelinin farkındadır. Bu noktada karar verilmesi gereken şey, ya YDP'yi hükümete alarak daha da büyüme potansiyelini bir risk olarak alınacak, ya da icraat yapma noktasında engelleyerek yıpratılacaktır. UBP, koalisyon içinde, hele de başbakanlığı elinde tutarken, bunu yapacak güce sahiptir. DP ile ilgili sıkıntısı olmadığını zaten biliyoruz. Dolayısıyla, karar verilmesi gereken en önemli nokta, Denktaş'ın adaylığı dışında, budur. Gerisi, zaten 'kervan yolda düzülür' mantığından hareketle, gündelik politik adımlar içinde kotarılır.

UBP-CTP (33 vekil)

Elbette ilk bakışta kulağa oldukça 'saçma' gelen bu hükümet formülünün kendi içinde bir tutarlılığı vardır. Bu da, uzun zamandır dillendirilen ancak akşam Burhan Kuzu'nun attığı bir tweet ile daha da ayyuka çıkan 'başkanlık sistemi' meselesidir. İki partinin toplam sayısı 33, Anayasa değişikliği sayısı 34'tür. Elbette, böyle bir sisteme geçmek için referandum gerekmektedir, o ayrı nokta. Ancak, böylesi bir sayısı olan bir koalisyonun, hele de CTP başkanının hukukçu olması, hatta bu sistemin muhteviyatını yazacak kişi olması, böylesi bir formülü mantıklı hale getiriyor. Hal böyle olursa, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi bir sistem değişikliği ile birlikte, yeni sistemin başkanını seçmeye de varabilir. Komplo teorisi olarak görebilirsiniz ancak, eğer ki bu model gündeme gelecekse, buna geçmenin en kolay yolu bu formüldür diyebiliriz. Yapılır, yapılmaz, o ayrı konu. İki parti arasında ideolojik olarak olduğunu söylenen 'derin uçurumlar' ise maaşları ödeme konusu gündeme geldiğinde, kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Kıbrıs sorunu konusunda ise, yine aralarında derin uçurumlar olan bu iki parti, sorununun uluslararası bir sorun olmasından mütevellit, Türkiye'nin 'ulvi' çıkarlarını da içinde barındırdığı için, o noktaya gelinirse 'sorunlar ortadan kalkar' demek yanlış olmaz.

Dolayısıyla, eski bir İngiliz özdeyişinde de denildiği üzere 'never say never' demek sanırım yeridir.

Erken Seçim

Tüm bu yukarıda saydıklarımız olmazsa, doğal olarak varacağımız nokta, yine, yeniden, erken seçimdir. Yazının başında da vurguladığım üzere, 'siyasi istikrarsızlık' üzerine inşaa edilen bir sistemin yapacağı seçimden, yine siyasi istikrarsızlık çıkacağı gayet açıktır. Dolayısıyla, umarım, bunun yerine, yukarıdakilerden birinin gerçekleşmesi mümkün olur. Çünkü içinde bulunduğumuz 'iflas' durumu, böylesi bir seçimi 'lüksten öte bir şey' yapmaktadır. Bu noktada, bu durumun HP için çetrefilli olduğunu zira 'hükümeti bozan ve ardından kurabileceği halde kurmayarak' memleketi seçime götüren parti olarak damgalanmasını beraberinde getirecektir.

Uzun lafın kısası, Sayın Başbakan'ın istifa sonrası dediği gibi 'bu mecliste bir koalisyon formülü barınmaktadır' diye düşünmekteyim. Hangisi olur, nasıl olur, sanırım bunları yaşayarak göreceğiz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları