Süperman, Kripton, yeni hükümet ve yeni formül...

Yayın Tarihi: 02/06/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

UBP-HP hükümeti, tarihin en 'dizayn' edilmiş, yaklaşık 15 ay süren bir operasyonun ardından dün yüce meclisimizde güven oyu alarak resmen göreve başladı.

Yeni hükümetin oldukça sıkıcı, halkımızı 'müreffeh' seviyelere ulaştıracağını iddia ettiği hükümet programından hiç bir beklentimiz yok.

Zaten benim için, iç politika ya da son dönemde oldukça popüler olan 'süpürgecilik' meseleleri boş birer vaatten öteye geçemeyeceği için bir önemi de yoktur.

Ancak, programın Kıbrıs sorunu ile ilgili olan kısmı ile elbette ki yakından ilgileneceğimi belirtmek isterim.

Yeni hükümetimiz, bildiğiniz gibi Kıbrıs konusunda daha önceden ortaya atılıp, 15 Kasım 1983'te pratik olarak da uygulamaya konulan '2 devletli çözüm' formülünü, yeni ve yaratıcı bir formülmüş gibi içine "AB çatısı altında" cümleciğini de ekleyerek yeniden bayat bir yemek gibi önümüze koyuyor.

T 24 yazarlarından Metin Münir'in geçtiğimiz gün kaleme aldığı yazısında göre, bu politikaların mimarı yeni hükümetin 2020 Cumhurbaşkanı adayı olan Kudret Özersay'dan başkası değil.

Zaten Münir de, Özersay ile ilgili olarak "UBP ile HP adaylığı konusunda uzlaştı. Seçilirse, bu formül resmi teze dönüşecek" diyor. Başbakan Ersin Tatar da "2.turda destekleyebiliriz" dediğine göre, bu duyumun yanlış olmadığını varsayabiliriz.

Peki nedir bu formül?

AB çatısı altında 2 devletli model son zamanlarda oldukça sık dile getirilen bir konu olsa da ilk kez 2016 Mayıs ayında, bu satırlarının yazarının imzasını taşıyan bir haberle Kıbrıs Postası'nın manşetinde yer aldı.

Sevgili dostum Levent Kutay'ın sosyal medya üzerinden bana "e sen de bunu desteklerdin" şeklinde takılması aslında bu yüzdendir. Halbuki ben güvenilir kaynaklardan aldığım duyumu haberleştirmiş ve o haber Güney Kıbrıs basınında bomba etkisi yaratmıştı.

Elbette bizim Kıbrıs sorununa 'Fransız' kamuoyumuzun umuru bile olmamıştı, o ayrı…

Neresinden bakarsanız bakın, 'ütopik bir hayalden" öteye geçmeyen bu yeni formüle göre, dünya birdenbire KKTC üzerinde uyguladığı 'tecriti' kaldırıp, bütün BM kararlarını çöpe atacak ve onu tanıyacak anlamına geliyor.

Ardından da, federasyonu bile kabul etmedikleri iddia edilen Rumlar "aaa, hoş geldin KKTC" diyerek, bu "tek taraflı ilan edilmiş" ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nden ayrılmış yapıyı tanıyacak ve bizim dünya arenamıza girmemize izin verecek.

İşin esas 'pastadaki çilek' kısmı ise bundan sonra başlayacak ve 28 tane AB ülkesi, sorgusuz sualsiz, bu küllerinden doğmuş devleti kendi çatısı altına alarak insanlık tarihi için oldukça önemli bir gelişmeye imza atacak.

Kısacası, Süperman'in Kripton gezegeninden çıkıp gelmesi kadar gerçekçi olan bu formül ile bizimle dalga geçmeye hazırlanan yeni hükümetimiz, sadece bunu yapmakla kalmıyor, bir de KKTC'nin kuruluş bildirgesi ile çelişiyor.

Geçtiğimiz gün, hükümet programı tartışmaları sırasında 'Kıbrıs sorunu dersi' niteliğinde kapsamlı bir konuşma yapan CTP Milletvekili Doğuş Derya, hükümetin, sadece kuruluş bildirgesini değil, ondan sonra aldığı bir dizi kararı da nasıl ayaklar altına aldığını bizlere anlattı.

Derya, KKTC Kuruluş Bildirgesi'nin "iki eşit halk arasında ortaklığın bir federasyon çatısı altında yeniden kurulmasına" yaptığı vurguyu hatırlattı; ardından da KKTC Meclisi'nin 15 Mart 1984 Tarihli 6 sayılı ve 12 Mart 1985'te aldığı 36 sayılı kararlarıyla ortaya koyulan "Federal Çözüm" vurgusunu tekrarlayarak, "O dönemin UBP vekilleri, bugünün UBP'li ve HP'li vekillerinden daha az milliyetçi ya da ayrılıkçı oldukları için mi Federasyon vurgusu yapmışlardı? Elbette ki hayır! Uluslararası hukuk diye bir şey vardır ve bunun bilincindeydiler" diye konuştu.

Ancak belli ki, bugünkü arkadaşlarımız o günkü abilerimizden daha hızlı ve daha ayrılıkçı kafalara sahiptirler.

Yoksa zaten kendi iddialarına göre, Rumların asla kabul etmeyeceğini söyledikleri 'federasyon' formülünün 'tükendiğini' hükümet programlarına yazıp, bu halkı sarıp sarmalayan 'kafesi' parlatma çabalarına girişmezlerdi.

Doğuş Derya da bu durumu "Özersay'ın 'B Planı' adı altında gündeme getirmeye çalıştığı ayrılıkçı siyaset yeni değildir. Hem 1994 hem de 2011 yılında da benzer denemelerde bulunuldu. Bu tip gerçek dışı siyasetler Kıbrıslı Türk toplumunu uluslararası düzeyde itibarsızlaştırmaktan başka bir işe yaramaz" sözleri ile ifade ederken, son derece çarpıcı bir şey daha söyledi: "Türkiye federasyon bitti der mi? Demez, demeyecek. Çünkü Türkiye Dışişleri, Uluslararası Hukuk'u biliyor."

Biliyor bilmesine de, görünen o ki, KKTC Hükümetinin bu yeni yapılanmasını dizayn ederek, kendisinin söyleyemeyeceği şeyi, Kudret Hoca'ya söyletmeyi düşünmektedir.

Çünkü bu yeni kurulan hükümetin, Kudret Hoca'yı Cumhurbaşkanlığına, KKTC'yi de 'başkanlık sistemine' taşımak için kurulduğundan artık hiç şüphem yoktur.

UBP'nin oldukça zor günler yaşayacağı, kendi 'yaradılışını' pazarlık masasına koyacağı bu yeni dönem çok şeylere de gebedir.

Bize ise bu yeni 'neo-statükocu' anlayış ile mücadele etmek düşer.

Ve bu yeni anlayış, yıllardır %75'ini kendi liderlerinin (Denktaş-Eroğlu) hiç istemeden, asla kabul etmeyerek sürdürdükleri federasyon görüşmelerini 'statüko', federasyonu destekleyenleri de 'statükocu' ilan edebilecek kadar mesnetsiz ve hadsizdir.

Elbette ki Kıbrıs adası bölünemeyecek kadar küçük bir adadır.

Kuşku yok ki tarih en sonunda binbir dereden su getirip, binbir 'tornistan' ile mevkilere gelmiş 'ayrılıkçı' kafaları değil de onurlu bir şekilde, Kıbrıs halklarını düşünen 'birleştirici' kafaları yazacaktır…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.