Senaryolar, hayaller ve yaklaşan tehlikeler...

Yayın Tarihi: 08/06/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Gazete Duvar'ın yazarlarından Musa Özuğurlu, 4 Haziran günü yazdığı köşe yazısına "Ankara, KKTC'yi ilhak eder mi?" başlığını uygun görmüş.

Uzun sayılabilecek makalesinde önce durumun özetini yapan yazar, ardından 4'lü koalisyonun bizzat Ankara (Erdoğan) tarafından bozularak, yerine UBP-HP hükümetinin kurulduğu tespitini de yaparak, Ankara'nın bu hareketle Doğu Akdeniz'deki gelişmelere uygun bir hükümet kurduğunu da ifade ediyor. Arada eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer'in yazısını da alıntılayarak, hükümetin bozulma sürecinde, Ankara'nın KKTC'ye 'ekonomik ambargo' uyguladığını da yazmaktan çekinmiyor.

Bundan mada, yazar, makalesinde, Türkiye ile başta Kıbrıs Cumhuriyeti olmak üzere, diğer bölge ülkeleri ile 'çatışma' olasılığından da bahsederek, durumla ilgili 4 tane de senaryo yazmayı uygun görmüş.

Senaryolar ise şunlar:

1) Anılan bölgeler (Doğalgaz bulunan parseller) için uluslararası şirketler ile anlaşarak ortak olmak istediği kaynaklara küresel oyuncuları ortak etmek,

2) Savaşı göze almak,

3) KKTC'nin federal çözümden tamamen vazgeçip gemileri yakması ve yoluna ayrı devlet olarak devam edeceğini ilan etmesi,

4) KKTC'nin Türkiye'ye ilhak edilmesi ve Türkiye toprağı haline gelmesi.

Yazarın tek tek ele aldığı ve kendi görüşünü yazdığı bu senaryoların hiçbirisinin Kıbrıslı Türklere bir fayda sağlamayacağından yola çıkarak ben de kendi değerlendirmelerimi yapayım.

1 numaralı senaryo, aslında bizim doğal gaz arama-çıkarma-satma faaliyetleri için TPAO'ya devrettiğimiz lisanların ne kadar kritik bir gelişme olduğunu gösteren bir şeydir. Bu benim 28 Kasım 2018'de yazdığım 'Gözleri Tamamen Kapalı' başlıklı makalemde geniş şekilde işlediğim konudur. Şirketler üzerinden, Kıbrıslı Türklerin dünya sahnesine çıkmasını engelleyecek şekilde 'by-pass' edilen bu formülün, adanın gelecek kuşaklarını şimdi olduğu gibi 'rehin altında tutmaktan' başka işe yaramayacağı açıktır.

2 numaralı formül olan 'savaşma' ihtimali ise, öylesi bir durumda savaşın bütün bölgeye sıçrama potansiyelinin yüksekliği açısından en kötü olan senaryodur. Crans Montana sonrası çözümün kıyısında olan Kıbrıs sorununun, bunun yerine savaşla halledilmesi aklın mantığın alamayacağı bir husustur ve yazarın da uyardığı üzere sonu 'zafer de hüsran da' olabilecek ihtimalleri içinde taşımaktadır.

3 numaralı formül, ki yeni hükümetimiz tarafından utangaç bir şekilde programa konulan 'federasyon öldü, yaşasın yeni statüko' minvalindeki anlayıştır ki böylesi bir maceranın varacağı son, yine yazar tarafından 4 numaralı formülde dile getirilmiştir.

Kıbrıslı Türkleri, tüm dünyanın kabul ettiği, BM kriteri olan, ondan ötesi bir Türk tezi olan federal çözümden uzaklaştırarak yeni bir 'çözümsüzlük gömleği' giymesine ve dünyadan daha da tecrit edilmesine yol açacak olan bu anlayışın gideceği köyün minareleri çoktan görünmüştür.

Dolayısıyla, Özuğurlu'nun yazısına konu ettiği 4 numaralı formül, yani 'KKTC'nin Türkiye tarafından ilhakı' için şartlar sanılandan çok daha uygundur. Yazar, bu noktada Erdoğan-Putin dostluğuna, S-400 meselesine de atıfta bulunarak, Putin'in Kırım'ı ilhak etmesini ve dünyanın da buna öyle ahım şahım bir tepki vermediğini de anımsatarak, 2023 Büyük Türkiye amacı içinde bulunan Erdoğan'ın bunu yapabileceğini uzak bir ihtimal olarak görmüyor.

Kaldı ki, Erdoğan, kalkıp da 'KKTC'yi ilhak ediyoruz' dese, bu gelişmenin Türkiye'de bulacağı geniş destek de cabasıdır. Misal, bugün kendisine rakip olan, meydanlarda kükreyen CHP zihniyetinin böylesi bir gelişmeyi 'ayakta alkışlayacağından' kimsenin şüphesi olmasın.

Dahası, öylesi bir düşünce gündeme gelse, yani KKTC'nin, 23 Haziran 1939'da kendi meclisinde yaptığı bir oylama ile Türkiye'ye katılmaya karar veren Hatay gibi olabilmesi için gerek mecliste, gerekse de meclis dışında şartlar bence oluş gibi durmaktadır.

Bu noktada 40 sandalyeli Hatay Meclisi'nin aldığı o kararda, 22 tane Türk üyenin evet oyunun yettiğini hatırlatmakta fayda vardır. Özellikle bundan iki önceki hükümet döneminde golifa gibi dağıtılan vatandaşlıklar, Erdoğan'ın "25 bin vatandaşlık verilmeli, oradaki Türkiyeliler de temsil edilmelidir" şeklindeki açıklamaları da dikkatlerden kaçmamaktadır. Bu vatandaşların oyları ile meclise gidenler ve gidecek olanlar, böylesi bir oylama sırasında emin olun ki 'öz be öz Kıbrıslı' olduğunu zannettiğiniz partilerin içinden de destek alacaklardır. Elbette, Hatay Meclisi'nde alınan o karara hayır diyen 18 vekil gibi bizde de hayır diyecek olanlar olacaktır ama nafile.

Dolayısı ile, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın, görevde bulunduğu süre içerisinde bir kaç kez dile getirdiği 'ben ikinci (Hatay Cumhurbaşkanı) Tayfur Sökmen olmam' lafını hatırlatmakta ve bu noktada, yazarın yazdığı 4 formül dışında, 5.formül için varımızı yoğumuzu ortaya koymakta fayda vardır diye düşünmekteyim.

Kuşkusuz, o formül, çözüm formüllerin en gerçekçisi olan iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan Federal Kıbrıs'tan başkası da değildir…

İlgili makaleler: https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2019/06/04/ankara-kktcyi-ilhak-eder-mi/

http://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j227/a33798-Gozleri-tamamen-kapali

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.