'Suçlu cennetine' veda ve bir 'rol çalma' hikayesi...

Yayın Tarihi: 14/06/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Liderlerin 26 Şubat 2019'da yaptığı görüşmede verilen "tüm Kıbrıslıların günlük yaşamlarının iyileştirilmesi hedefiyle Teknik Komitelerin çalışmasını yoğunlaştırma taahhüdü" dün basını biraz da atlatarak meyvesini verdi ve iki taraf arasında suçlu takası gerçekleştirildi.

Güven Yaratıcı Önlemlerin (GYÖ) ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, Kıbrıs'ta çözümün temel taşlarını döşeyen bu gibi adımların atılmasını desteklemenin yanı sıra, bu takas ile birlikte adanın her iki tarafının bir suçlu cenneti olmasının da önüne geçilmesi en büyük dileğimizdir. Bu bağlamda, her iki tarafın liderliklerinin altında oluşturulan İki Toplumlu Suç ve Suça İlişkin Konular Teknik Komitesini ve her iki tarafın polislerini kutlarım.

Elbette, bu konuda bile vaziyetten istifade etmeye çalışan, bunu 'kendi hesabına' yazmaya çalışan ve son günlerde tam da derin popülizm anlayışı üzerinde yükselen 'nereye çeksen gidecek' olan bir ifadeyle 'işbirliği' olarak lanse etmeye çalışanların farkında olduğumuzu da sözlerime eklemek isterim.

Öyle ki, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kendi bilgisi ve gözetiminde olan bu gelişme yaşanırken BM Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar ile görüşmede idi.

Görüşmede iki lider arasında daha evvelden anlaşılan GYÖ'ler ile birlikte yeni adımlar da tartışılırken, Dışişleri Bakanı sosyal medyadan yaptığı açıklama ile gelişmeyi duyurup, Cumhurbaşkanından rol çalmaya çalışması, üstelik bunu da 'işbirliği' şeklinde açıklaması pek tabii ki 'ucuz' politikadan başka bir şey değildir.

Nitekim, bakanın 'işbirliği' açıklaması ile birlikte, sanki de iki tarafın yetkilileri arasında 'iki devletlilik' esasında bir dizi görüşmeler sonucu takasın yaşandığı estirilmeye çalışıldı. Malum 'taraftarlar', ucuz ve gerçeklikten uzak iletileri ile sosyal medyaya sökün ediverdiler.

Ancak, Teknik Komitenin başkanının 'Türk ve Rum yetkililer arasında resmi görüşme olmamıştır' açıklaması ile birlikte, bu kardeşlerimizin attıkları kurşunların 'kuru sıkı' olduğu da ortaya çıktı.

Biliyorsunuz, neo-statükocuların son zamanlarda ortaya attığı 'işbirliği' kelimesi 'iki devlet arasında işbirliği' şeklinde bir yere çekilmeye çalışılmakta ve bunun üzerinden 'federasyon öldü, yaşasın işbirliği' propagandası yapılmaktadır.

İşbirliği, birleşik bir kelime olmakla birlikte "erekleri ve çıkarları bir olanların bu yolda çalışmalarını birleştirmeleri durumu" anlamına gelmektedir.

Bu bağlamdan bakacak olursak, 'işbirliği' lafı altında toplanmaya çalışan bizim çözüm karşıtı cephenin diğer tarafta işbirliği yapabileceği yegane kesimin, yine adadaki çözümsüzlüğünün devamını isteyen çevrelerden başkası olamayacağı gün gibi açıktır. Zira, söz konusu bileşik kelime, görüldüğü gibi 'erek ve çıkarların' bir olması üzerine bina edilmektedir.

Eski tip kadimici dediğimiz statükocular 'yaratıcılık sendromu' çektiği ve 'çözümsüzlük çözümdür' söylemi dışında çıkamadıklarından dolayı, neo-statükocuların 'işbirliği' lafı altında toplanması pek de garipsenecek durum değildir. Ne de olsa yeni şey her zaman merak uyandırır…AB çatısı altında iki devlet hikayesi de buna bir örnek olarak alınabilir ancak bu konu ile ilgili yeterince yorum yaptığım için kendimi tekrar edip sizleri sıkmaktan imtina edeceğim…

Dolayısı ile bu 'rol çalma', 'kendine yontmaya çalışma', 'Rumlar da iki devletli çözüm ister' safsataları arasında, olayın gerçeği, iki taraf arasında yaşanan bu güzel gelişme ile birlikte, GYÖ'lerin ne kadar da insan hayatına dokunan bir husus olduğu bir kez daha ortaya çıkmasıdır. Bu bağlamda adanın her iki yakasının da 'suçlu cenneti' olmaktan çıkma yoluna girmesi son derece kritik bir gelişmedir.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, Spehar ile yaptığı görüşmenin ardından basına yaptığı açıklamalarda, yeni GYÖ'ler ile ilgili bir takım görüş alış-verişlerinin de yapıldığını müjdelemesi, bunun da listelenmeye çalışıldığını söylemesi önemli bir nokta olarak dikkat çekmektedir.

Yine Cumhurbaşkanının doğal gaz ile ilgili bir 'ortak komitenin' kurulmasını tekrardan gündeme getirdiğini söylemesi, ada etrafında son günlerde cereyan eden bir takım gerginliklerin giderilmesi çabalarına yeni bir katkı olarak değerlendirilebilir.

Ancak bu konuda henüz elle tutulur bir gelişmenin olmadığını da buraya not etmek zorundayız.

Sonuç olarak, 13 Haziran 2019 tarihinin, ileride, adamız birleştikten sonra yazılacak olan tarih kitaplarında, 'önemli bir dönüm noktası' olarak geçeceği, çözüm yolunda önemli bir kavşak noktası olarak anılacağı muhakkaktır.

Bu vesile ile bir kez daha her iki tarafın başkanlarını, teknik komitelerini ve polisini, bu hayırlı gelişme nedeniyle kutlarım.

Darısı yeni adımların başına…
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları