Kritik süreç, çarpıtma açıklamalar...

Yayın Tarihi: 24/09/19 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Dün resmen başlayan kritik New York BM toplantıları süreci öncesi, Kıbrıs sorunu konusunda baş döndürücü trafik yaşanırken, bilindik çözüm karşıtlarının yalan yanlış açıklamaları havada uçuşuyor.

Bırakın Kıbrıs sorununun ne olduğunu bilmeyi, Kıbrıs Türk Halkının kim olduğunu bile tanımayanlar tarafından geçen hafta düzenlenen ve sonunda da ortaya boş bir metin çıkan 'Kıbrıs'ta Son Söz' konulu konferansa iştirak eden Başbakanımız Ersin Bey, öyle görülüyor ki bu açıklama şampiyonluğu konusunda açık ara önde gitmektedir.

Hatta bu konuda küçük kardeşi Kudret Bey'i bile gölgede bırakmış durumdadır. Anlaşılan odur ki, geçen hafta kendisine çığlıklar attıran UBP PM'sini susturma ve 'dümen bendedir' mesajı verme amacındadır.

Ancak belli ki, etrafında kümelenen danışmanları, ya kendisini yanlış yönlendirmekte ya da bizzat kendisi kimseleri dinlememektedir zira gerek söz konusu konferansta yaptığı konuşmada, gerekse de dün katıldığı bir programda söyledikleri pes dedirtecek niteliktedir.

Arada, açmayı düşündüğü Maraş'la ilgili "10 seneye kadar açacağız" veciz sözlerini es geçiyorum.

Sayın Başbakan, maalesef, Türkiye'deki konferans ve basın açıklamalarında, sırf Cumhurbaşkanını karalamak için "Akıncı ve marjinal gruplar" ifadelerini kullanmaktan geri durmamış, federal çözüm yönünde tezahür eden halkın yüzde 63'lük oyuna hakaret etmekten çekinmemiştir.

Yine Sayın Başbakan, Temmuz 2017'de yapılan Crans Montana zirvesinde, o masada, bizzat Türkiye Devleti'nin en üst düzeyde temsil edildiğini ve garantiler mevzusunun masaya yatırıldığını bilmesine rağmen, sanki de Cumhurbaşkanı bunu kendi inisiyatifi ile yapmış gibi lanse etmekten geri durmamıştır. Böylece Kıbrıs konusunda zerre bilgisi olmayan goygoycu tayfa Cumhurbaşkanının üzerine 'harros' etmiştir.

Ondan önce, Ocak 2017'de, Cenevre'de sunulan haritayı sanki de Türkiye'nin bilgisi dışında verilmiş gibi, bir oyunmuş gibi telaffuz etmekten çekinmeyen Başbakanımız, bu sayede, Cumhurbaşkanı tahtında, tüm federal çözüm isteyen kesimleri "Ruma hizmet edermiş" gibi yaftalamıştır.

Bu bağlamda, bir parantez açmam gerekirse, kendini 'federalist' olarak gören CTP gibi partilerimiz, bu noktada 'gülümsemekle' yetinmeyip, Cumhurbaşkanına destek açıklaması yapacaklarına, 2020 seçimlerinin sonucunda Cumhurbaşkanını saraydan 'davul-zurna' ile yollatma hesabı yaptıklarından sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Onları da aynen Ersin Bey gibi tarih yazacaktır…

Sevgili Başbakanımız, söz konusu açıklamalarına, adaya dönüşünde de devam etmiş, nihayetinde Türkiye'nin de bulunduğu masada ortaya çıkan ve tartışılan Guterres Belgesini "1960'ın bile gerisinde" diye nitelemiştir.

Ancak belli ki Sayın Başbakan, söz konusu belgeden bihaber durumdadır.

Zira tersi olsa "(Çözüm olursa) KKTC'nin verdiği tapular komisyonlara havale edilecek. Kullanıcı ilk söz sahibi olacak ancak bıraktığın malın değeri budur, şu anki değeri budur, farkı Kıbrıs Türk halkı ödeyecek" şeklinde bir ifade kullanmazdı.

Neden?

Çünkü iki kısımlı bir mülkiyet açılımının yazdığı Guterres belgesinde, iade edilecek bölgelerde, malın ilk sahibine söz hakkı verirken, iade edilmeyecek bölgelerde (örnek Girne) ilk söz hakkını şu anki kullanıcıya vermektedir ve bu Kıbrıslı Türkler için çok açık bir kazanımdır. Başbakan ise hala daha global takas hayali kurmaktadır.

Hatırlatmam gerekirse, şu an çalışmakta zorlanan Taşınmaz Mal Komisyonu, malın esas sahibinin her zaman ilk söz sahibi olacak prensibiyle işlemektedir.

Dolayısıyla Başbakanın bu bağlamdaki sözleri, hem yanlış (tüm mallarda kullanıcıya ilk söz verilse, bu tam bir kazanım olur) hem de çarpıtılmıştır, çünkü en azından kuzeydeki Türk koçanları bunun dışındadır.

Sayın Başbakanımızın bir diğer çarpıtması ise, kurulacak olan federal devlette, çok açık şekilde iki kurucu devletten söz edilmesine rağmen, kendisinin şimdi hayatta olmayan Eski Rum Lider Tasos Papadapulos'un kıvrak çarpıtma zekasını aratmayacak şekilde dile getirdiği "devlet aldım, eyalet teslim etmem" minvalindeki sözlerine atıfta bulunmasıdır.

"Çözüm halinde devletimiz eyalet olacaktır, buna asla izin vermeyiz" şeklindeki bu sözlerinin ilham kaynağının Papadapulos olduğuna şüphe yoktur.

Sayın Başbakanımızın, aynen Papadapulos gibi katıksız bir çözüm karşıtı olması şüphe götürmediğinden, özellikle bu eyalet demagojisini de duyunca, New York sürecine umutla bakmak gerekiyor.

Zira, Annan Planı öncesi, çözüm ihtimalinin tavan yaptığı noktada, eski Rum lider, demagoji ve yalana sarılmış, bunda da gözyaşları eşliğinde muvaffak olmuştur.

Kuşku yok ki, Papadapulos'un arkasında ciddi bir destek vardı, ona güvendi.

Ancak belli ki, memleketin en büyük partisi olan UBP'nin başında bulunan Sayın Başbakanımız, 2020 Nisan'ında, o çok eleştirdiği Cumhurbaşkanının karşısına çıkacak cesareti bile bulamadığına göre, böyle ciddi bir destekten uzaktır.

Haliyle o da en geçerli akçeye sarılmakta, gidip kendi halkını Türkiye kamuoyuna yalan yanlış bilgilerle şikayet etmeyi görev bilmektedir. Böylece yetersiz olan desteğini artırmaya çalışmaktadır.

Kendisini genelde açık yüreklilikle konuşan bir insan olduğu için takdir ettiğimi daha önce bu köşeye konu ettiğimi de hatırlatarak, şu son bir haftada yaptığı açıklamalar sebebiyle bu takdir payesini tekrar değerlendirmeye aldım.

Unutmayın ki Sayın Başbakan, mevkiler gelip geçicidir, maharet o görevlerden sonra sokağa çıktığınızda başınızın dik durması ve iki selam almanızdadır.

Umarım bundan sonraki açıklamalarınızı bu minvalde, saptırmadan, doğru olmayan bilgilerle doldurmadan yaparsınız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları