Mümkün olmayanı kılma sanatı...

Yayın Tarihi: 25/09/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

İsrail Gizli Servisi (MOSSAD) eski direktörlerinden, Efraim Halevy, diplomasi için "mümkün olmayanı kılma sanatıdır" der.

Esasında bu laf modern Almanya'nın kurucusu olan efsanevi devlet adamı Otto Van Bismark'ın "Politika; bir şeyi mümkün kılma sanatıdır. Buna karşılık ikinci seçenek ise gerçekleştirilebilir olanın sanatıdır" lafının izlerini taşır ama olsun, Halevy, mümkün olması zor bir şeyi kılmakla tarihe geçmiştir.

Gerçekten de Halevy, bugün hala daha tartışmalı olan İsrail-Ürdün arasında1994 yılında imzalanan anlaşmanın mimarlarından birisidir.

İsrail Devletinin en barışçı lideri olma özelliğini canıyla ödeyen Eski Başbakan İzak Rabin tarafından söz konusu antlaşmanın yapılması için özel olarak görevlendirilen Halevy'nin kuşkusuz bu konudaki en önemli avantajı, Ürdün Kralı Hüseyin ile kurduğu kişisel ilişki idi.

O zamanlar Körfez Savaşı sonrası ekonomik büyük bir yıkım yaşayan Ürdün'ün şimdi hayatta olmayan Kralı Hüseyin'i, bu durumun ancak İsrail ile kuracağı bir ilişkinin kurtaracağına inandıran Halevy, mümkün olması imkansız gibi görülen bir uzlaşıyı mümkün kılmıştır.

Ürdün'ü, Mısır'la birlikte (1979-Camp David) İsrail ile uzlaşan ikinci Arap ülkesi yapan o anlaşmanın ardından, o günlerde sert esen barış havası, Rabin'in Kasım 1995'te öldürülmesiyle birlikte son 20 yıldır yerini gerginliğe bırakmış olabilir ancak iki ülke, o günden beri pek az dalaşmışlardır.

Aslına bakarsanız, bu makaleyi yazmamın sebebi, biraz geçtiğimiz akşam BM koridorlarında yaşanan tatlı-sert sayılabilecek bir tartışma, biraz da düşman görünen ülkelerin diplomatlarının kişisel olarak kurdukları ironik ilişkilerin bende yarattığı garip duygudur.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis arasında çoğumuzun malumu olarak yaşanan o diyaloğun irdelemesini yapacak değilim.

Hele da ikili arasında yaşananlar hakkında yorum yapanları "Rum'un tarafını tuttu" diye değerlendirmek için fırsat arayan, tetikçilikten başka işi olmayan bolca meslektaşımın bulunduğu ortamda buna hiç niyetim yok.

Kuşkusuz, Hristodulidis'in Çavuşoğlu'na uzanan elini ve "hade federasyonda anlaşalım" demesini alkışlayanlar olduğu gibi, Rum Liderin çözüm modelleri konusunda yalpalayan enteresan söylemlerini ona cevaben anımsatan Çavuşoğlu'nu da alkışlayan çoktur. Hatta "Rum'a ağzının payını verdi" gibi niteleyen şak şakçılar da bu coğrafyada bolca bulunmaktadır.

Benim dikkat çekmek istediğim konu, her ne kadar kendisine kızsak da, söylemlerinden hoşlanmasak da, Mevlüt Çavuşoğlu'nun gerek Rum yetkililerle, gerekse de Yunanlı yetkililerle kurduğu sıcak ilişkilerdir.

Kendisinin, beni, çeşitli platformlarda yönelttiğim sorular nedeniyle aleni olarak dünya basınının önünde fırçalamışlığı birden fazladır.

Bilmem, muhtemelen benden hoşlanmıyordur ama kendisini yakınen takip eden birisi olarak muhatapları ile kurduğu ilişkilere baktığımda, iyi bir diplomat olduğunu söylemem gerekir.

Daha bir hafta önce "Nikos (Hristodulidis) iyi bir çocuk, ama haddini aşmasın" diyen Bakan Çavuşoğlu'nun, geçen akşam koridorda karşılaşıp söz dalaşına girdiği bahse konu Nikos ile yaptığı konuşmasını izlediğimde, hele da ona uzanan eli (benim de hoşlanmadığım şekilde) sıkmayıp, "ne konuşacağımızı belirleyelim" dediğinde, kendi ülkesinin çıkarlarını savunan birisinin diplomatik tarzını bulmak mümkündür.

Crans Montana'da ikide bir toplantı salonunu terk edip sigara içmeye çıkan Anastasiadis'e sık sık eşlik eden, onunla sarmaş dolaş pozlar verip, dışarıda bekleşen biz gariban gazetecilere "bu iş bitti, bunlar bu kadar samimiyse oldu bu iş" dedirten yine aynı adamdır.

Ankara'daki evinde birlikte fasulye yediği AKEL Lideri Andros Kiprianu'dan tutun da, "aile dostumuzdur, görüşüyoruz" dediği Yunanistan eski Dışişleri Bakanı Nikos Koçias'a, oradan yeni bakan Nikos Dendias göreve atandığında "dostum, birlikte AKPA'da görev yaptığım Nikos" diye tweet atabilen bir Çavuşoğlu'ndan bahsediyoruz.

Yani gördüğümüz kadarıyla bizim meselede de herkes herkesle arkadaş, dost ve kardeş.

İyi de bu kadar dostluk, kardeşlik arasında, neden Kıbrıs sorununu çözmüyoruz, çözemiyoruz?

İşte yukarıda örneğini verdiğim gibi, Havely de Ürdün Kralı Hüseyin ile dost oldu ve bu dostluk iki ülke arasında çözümü getirdi.

Peki neden bu dostluk bize gelince işlevsel olmuyor?

Yoksa eksik olan şey samimiyet mi?

Öyleyse, sadece bizim liderleri değil, konunun tüm muhataplarını bir samimiyet sınavı bekliyor.

Aksi takdirde, mümkün olan şey, mümkün olmayarak sürüp gidecek…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.