Algı oyunu...

Yayın Tarihi: 11/10/19 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Rum basınında günlerdir süren bir algı oyunu var. Doğru olmadığı önce Cumhurbaşkanlığı ardından da dün BM Sözcü Yardımcısı Farah Haq tarafından dile getirilen Paris-12 Ekim iddiası bu algı oyununun merkezindedir.

Efsane yönetmen Bernardo Bertolucci'nin, baş rollerini Marlon Brando ve Maria Scheneider'in paylaştığı unutulmaz filmi 'Paris'te Son Tango' gibi janr başlıklarla yönetilen bu sürecin esas amacının Kıbrıslı Türkleri ve onun tek temsilcisi olan Mustafa Akıncı'yı etkisiz eleman gibi göstermektir.

Bu noktada, tam da süreç için umutlar artarken, Türkiye'nin hak iddia ettiği sorunlu sayılan 7. parselde anlaşma imzalayıp, Yavuz'u oralara götüren anlayış da bu şekildedir diye eklemek isterim. İstenilen şey, Türkiye ile karşı karşıya gelinip, konunun esas muhatabı olan Kıbrıs Türk tarafını By-Pass etmektir.

Konumuza dönecek olursak, bu algı operasyonunda amaç edilen şeylerden önce, bugüne kadar yaşanılan sürece bakmakta fayda vardır.

Cumhurbaşkanı Akıncı, geçen ay sonu New York'a gitmiş ve görüştüğü BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e hem üçlü hem de beşli toplantıya hazır olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir.

Dahası, beşli gayri resmi görüşme önerisini ortaya atan ve gerek Türkiye gerekse de onun üzerinden Yunanistan'ın olurunu alan da kendisidir.

Bu bağlamda, Rum tarafında "Akıncı, Ankara'dan izin alamıyor, Ankara telefon açtı" şeklinde ortaya atılan iddiaların aslı astarı olmamakla birlikte, yaratılmaya çalışılan algının "Akıncı, Ankara'nın kuklasıdır" imajı olduğunu anlamak pek de zor değildir.

Gerçekte olan şey, Kıbrıs Türk tarafının bu toplantılara gitmek için birinin rızasını almak zorunda olmadığıdır.

Bu bağlamda, Rum basınının yazdığı, gece geç saatte Guterres tarafından iletilen ve üzerinde 'Paris-12 Ekim' yazan, ayrıca Anastasiadis tarafından kabul edilip, Akıncı tarafından bekletilen bilgi notu senaryosu bir hayal ürünüdür.

Açıkçası, geçen Cuma akşamı Rum meslektaşlarımın 'sen bunu duydun mu?' şeklindeki sorularına maruz kalıp, gerçeği öğrenip, bunu haber yapıp, yayınlamamıza rağmen, bize inanmayıp da ertesi gün Filelefteros'un aynı iddiasını alıp manşetlere taşıyan Kıbrıs Türk basınımıza da sevgilerimi göndermek isterim.

Dolayısıyla, Rum basınının yaratmaya çalıştığı bu algı oyunu değirmenine su taşıyan bu türden haberlere daha dikkatli yaklaşmakta sayısız faydalar görmekteyim.

Zira Rumların "Kıbrıs Türk tarafı üçlüye gelemez, Ankara bırakmaz, çünkü Akıncı bir kukladır" şeklinde döndürdüğü bu filmde esas hedef "Etkin katılım ve siyasi eşitliği kabul edersek, federal devletin ipoteği ve kontrolü Ankara'da olur" şeklinde bir yere varmak ve bizim için hayati olan siyasi eşitliğimizi sulandırmaktır.

Hal böyle olursa, Kıbrıs sorunu asla çözülmeyebilir.

Bu noktada, yürüyüp durup Cumhurbaşkanını karalayan, elini güçsüzleştirmek için türlü çarpıtmayı yapan çevreler, aslında bir bakıma Rumların değirmenine su taşımakta ve kendi statükolarını kalıcılaştırma amacı taşımaktadırlar.

"Rumlar siyasi eşitliğimizi kabul etmez" deyip, bu çaba içinde olana da "bizi satıyor" şeklinde saldırmanın ne mantığı ne de doğruluğu vardır.

Böylesi bir söylemi çoğaltan, sadece siyasi eşitlik noktasından konuşan federalist çevrelerin de eksikliği, konunun diğer hususlarını konuşmaması, bu paradigma içinde belirleyici rol alan Ankara'ya 'yaranma' çabasından başka bir şey değildir.

Çünkü konunun diğer kritik başlığı güvenlik ve garantiler bizzat Türkiye ile ilgilidir ve o noktada edilen her kelamın içinde potansiyel bir 'Aman Ankara ne der? Gücenmesin' korkusu vardır.

Bu korku, bu siniklik, bu iki yüzlülük bugünlerde çok daha ayyuka çıkmış ve zaman her daim olduğu üzere çözümsüzlük sarmalında tükenişe doğru, yokuş aşağı hızla koşan atlar misali Kıbrıs Türk halkının aleyhine çalışmaktadır.

Toplumun çıkarını değil de, Ankara'ya yakın olup, hükümetlere gelerek zümresel çıkar peşine düşenlerin varacağı nokta ise bütünlüklü çözüm değil, bütünlüklü tükeniştir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.