Tehlikeli oyun ve birtakım gerçekler...

Yayın Tarihi: 16/10/19 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Olay şöyle aslında: Cumhurbaşkanını, Suriye savaşı ile ilgili konuşmaya zorlayalım, konuşsun, ne de olsa elimizde bir sürü tetikçi, bir sürü Türkiye kamuoyuna jurnalcilik yapan kişi var, dediklerini cımbızlar çarpıtırız, linç ettirir, sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimi için istediğimiz "bu zaten Türkiye düşmanıdır" verisini elde ederiz.

Nitekim başkan konuştu, sözler çarpıtıldı, Türk basınına servis edildi ve her fırsatta Kıbrıslı Türkleri aşağılayan binlerin "kıçınızdaki dona kadar biz veriyoruz, nankörler, Rum piçleri" hakaretleri içinde, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına-toplum liderine karşı korkunç bir linç başlatıldı, iğrenç küfürler edildi.

Türk futbolunu mahveden yorumcu cahiller, kelli felli akademisyenler, televizyonlarda Cumhurbaşkanına aleni hakaret ettiler.

Bugün oldu hala daha bu linç devam ediyor.

"Savaşa hayır" demenin suç olduğu, barış istemenin artık hain olmakla eş tutulduğu bir coğrafyada yaşamak zor.

Ama en zoruma giden, bütün bunları olağan gibi gösterip, Cumhurbaşkanına edilen onca küfürü normalleştirme çabaları içine giren "ama o da sözlerine dikkat etsin" diyen sağlı-sollu işbirlikçilerimizin korkunç görüntüsüdür.

Bu ülkenin bir evladı olarak onlar utanmıyor ama ben onlar adına utanıyorum...

Çünkü biliyorum ki sağlı-sollu bu arkadaşların amacı, Nisan 2020 seçimleri ve o malum koltuktur, memleket çıkarı değil.

Efendim diyorlar ki başkan bu açıklamayı mahsus yapmış çünkü böyle yaparak, halkın içindeki Türkiye düşmanlığına oynamış, onlar da etrafında kenetlenecekmiş ve böylece Türkiye'nin resmi tezi olan federasyon için görüşme yapan kişi olarak kendisi gene seçilecekmiş.

Bu arada, ona destek veren herkes "Türkiye düşmanı", "Rumcu" ve "satılmış ve nankör" olarak lanse edilecek.

Neresinden tutarsan tut saçmalığın daniskası olan bir senaryo...

Ancak gerçekte olan şey, statükocu çıkar çevrelerinin, sırf o malum koltuğu ele geçirmek için, Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımı üzerinden bu tehlikeli oyunu oynadığıdır.

Bu ülkeye, bu topluma yapılan, geçmişte de yapılmış olan en büyük kötülük işte budur. Hem de zerre çekinmeden...

Ve bu kötülük, yani Kıbrıs Türklerini, Türkiye kamuoyuna jurnalleme hali, iki halk arasında öylesine büyük güven bunalımları yaratmış, öylesine tehlikeli durumlar ortaya çıkarmıştır ki, bugün bazı onarılmaz yaralar oluşmuştur ve maalesef bunun yakın zamanda iyileşmesine imkan yok gibi durmaktadır.

Bu bağlamda, bu sorunları sürekli kaşıyan, bunun üzerinden siyaset güdenler, sadece Kıbrıslı Türklerin aleyhine değil, Türkiye'nin de başına çoraplar örmekte, ambargolar, yaptırımlar, sorunlar içinde olmasına katkı vermektedirler.

Lafa bakınca, göze ve kulağa 'Türkiye aşığı vatanseverler' gibi gelen bu çevrelerin, gerçekte siyasi olarak Türkiye'ye zararından başka birşeyleri dokunmamaktadır.

Söz konusu çevrelerin, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü için sürdürülen bu çabalarındaki en büyük destekçisi, alkışçısı ise bizzat adanın güneyinde çöreklenmiş Rum anti-çözüm cephesidir.

Gerçekleri konuşmak gerekirse, Kıbrıs sorunu, Türkiye'nin ve Türkiye halkının sırtında bir kamburdan başka bir şey değildir.

Bugün Doğu Akdeniz'e en uzun sahili olan Türkiye'nin, bölgedeki yalnızlığının en büyük sebeplerinden birisi bu sorundur.

Türk halkının AB hayalinin önündeki en büyük engellerin başında yine bu sorun gelmektedir.

Kıbrıs sorunu olmasa, Türkiye'nin AB başlıkları Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından bloke edilir, süreç biter miydi?

Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı sorunu olabilir miydi?

Yunanistan ile Ege sorunu bu kadar zaman çözümsüz kalır mıydı?

Rum anti-çözüm cephesi de Türkiye'nin zarar görmesi için dua etmiyor mu sanıyorsunuz?

Yine bu minvalde, uzun yıllardır Rumlar tarafından sürdürülen ve hemen her Kıbrıslı Türk lidere/siyasetçiye yapıştırdıkları "Ankara'nın memuru" balonu artık patlamıştır ve bunun gailesini herkesten çok Anastasiadis çekmelidir.

Çok açıktır ki, Sayın Akıncı, bu halkın lideridir ve illa da birinin memuru olması gerekir ise, bu halkın memurudur.

Dolayısıyla, içinde yaşadığımız ve gerek Kıbrıslı Türklerin kendi içindeki karışık durumu, gerekse de Türkiye ile ilişkileri açısından sürdürülemez olduğu çok açık olan bu sistem, bu yalan düzen sona ermelidir.

Kıbrıs Türk halkı içinde bulunduğu bu durumdan çıkartılmalı, başta Türkiye ve Rumlar olmak üzere ilişkilerini normalleştirmelidir.

Bunun da en iyi yolu Kıbrıs sorununun federal ortaklıkla çözümünden geçmektedir.

Yoksa çok geç ve çok yazık olacak…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.