Guterres'i beklerken...

Yayın Tarihi: 22/10/19 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Tarihinin en kritik günlerinden geçen Kıbrıs sorunu konusunda son günlerde yaşanan fırtına öncesi sessizlik yerini yavaş yavaş hafif bir esintiye bırakırken, tüm gözler BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'ten gelecek olan üçlü görüşme haberine çevrilmiş durumda.

Konuyla ilgili Kıbrıs Türk basınına uygulanan karartma her zamanki normal seyrinde giderken, hafta sonu Rum basınına yansıyan bir takım haberler, nasıl bir sürece doğru gittiğimiz konusunda bazı ipuçlarını da içinde barındırıyor.

Kathemerini Gazetesi'nden Maria Ekonomidou'nun dün kaleme aldığı makalesinde, liderlerin yapılması planlanan üçlü görüşmede 'referans şartlarını' tamamen kayda geçirmese de, 'güçlü fikir birliktelikleri' konusunda bir ortak açıklama yapıp, Aralık ayında yapılması planlanan 'beşli gayriresmi görüşme' yolunu açmasının beklendiğini yazdı.

Makalede, Türkiye'nin söz konusu görüşmede referans şartlarının tümünün belirlenmesi konusunda çekinceleri olduğuna atıfta bulunurken, Filelefteros Gazetesi ise söz konusu durumu okuyucularına 'Ankara, Akıncı'ya güvenmiyor' tadında vermiş bulunuyor.

Sanki de Kıbrıs sorununda son yapılan Crans Montana zirvesinde iki ayrı masa kurulmamış gibi…

O masalardan birinde taraflar iç konuları ele alırken, ikinci ve esas masada, Kıbrıs sorununun güvenlik ve garantiler boyutu ele alındı. Sorun uluslararası bir sorun olduğu için bundan daha doğal bir şey olması da zaten düşünülemezdi.

Haliyle, iki liderin gelecek ayın ikinci yarısında yapacakları görüşmede, Guterres Belgesi'nde birinci madde olan güvenlik ve garantiler konusu ile ilgili herhangi bağlayıcı bir şart ortaya koyması elbette ki beklenemez.

Dolayısıyla, iki liderin olabildiğince çok şartlarda bir fikir birliğine varması beklenebilir.

Ancak, bu noktada hayati olan bir diğer başlığın önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Kıbrıslı Türkler için hayati önem taşıyan 'Yönetim ve Güç Paylaşımı' başlığı referans şartının, Güvenlik ve Garantiler başlığındaki referans şartının ne olduğunun muğlak olduğu bir noktada kayda geçirilebileceğini pek düşünmüyorum.

Zira, Kıbrıslı Türklerin elindeki en önemli koz olan garantilere karşı Rum tarafının kendi en önemli kozu hakkında kesin bir ifade ortaya koyabileceğini düşünmüyorum.

Haliyle, Ekonomidu'nun makalesinde ortaya koyduğu 'güçlü fikir birliktelikleri' eğer bu toplantı sonucunda gerçekten arzu edildiği gibi güçlü olursa, o zaman beşli gayriresmi konferans, referans şartlarının ortaya çıkması açısında belirleyici olur.

Guterres'in altı maddelik belgesinde, hatırlanacağı üzere her iki konuyla ilgili son derece belirleyici hususlar ortaya koymuştu.

Yeniden hatırlatmak gerekirse, belgede garantilerle ilgili, 1960'tan beri yürürlükte olan ve tek taraflı müdahale hakkının olacağı bir güvenlik sistemi sürdürülemez bulunmakta, bunun yerine her iki toplumun da kabul edeceği uluslararası bir güç öngörülmektedir.

Kıbrıslı Rumların olmazsa olmazı olan bu maddeye karşılık, Kıbrıslı Türklerin olmazsa olmazı olan Yönetim ve Güç Paylaşımı ile ilgili başlık için de şu ifadeler vardır: "Kararlara etkin katılım olacak, tıkanıklıkları çözme mekanizmasının olmadığı önceden anlaşılmış kurumlarda "bir olumlu oy" aranacak. 2'ye 1 oranında da 'Dönüşümlü Başkanlık' olacak."

Lakin, ortada garabet bir durum da vardır. Öyle ki, Yönetim ve Güç Paylaşımı konusunda, iki taraf kendi aralarında müzakere ederken, Güvenlik ve Garantiler konusunda devreye Türkiye girmektedir.

Nihayetinde, adanın garantörü olan Türkiye'nin söz konusu başlığın en kritik elemanı olarak, direkt Kıbrıslı Rumlar ile temasa girmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Nitekim, bu temasların yakın geçmişte birçok kez sağlandığını hep beraber yaşamış bulunmaktayız. Bu elbette ortaya 'Kıbrıslı Türkler by-pass ediliyor' şeklinde söylemleri çıkartmakta ve bundan da en çok Kıbrıs Türk tarafı çekmektedir.

Bu garip ve çapraz ilişki şekli, Kıbrıslı Türklerle, Yunanistan arasında herhangi bir temas olmamasından mütevellit, ortaya 'mütekabiliyet' sorununu da çıkartmaktadır.

Dolayısıyla, Kıbrıs sorununun çözümünde bu iki başlıkla ilgili tüm ilintili taraflar arasında karşılıklı tavizler verilmezse, adımlar atılmazsa asla federal bir çözüm olma ihtimali olmadığını söylemek mümkündür.

Dahası, Crans Montana'dan sonra büyük darbe alan ancak hala daha en federal çözüm modelinin akıbeti, önümüzdeki süreçte belirlenecektir diye düşünüyorum.

Bunu yakında anlayacağız...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.