Kapıdaki düşman ve federalizmin önemi...

Yayın Tarihi: 05/11/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Güney'de yayın yapan Cyprus Mail gazetesinin sıkı yazarlarından, ekonomist George Kumulis, bu hafta sonu yayımlanan makalesinde oldukça enteresan bir konuya parmak basmış.

Genel olarak, Kumulis'in de makalesinde tarif ettiği şekliyle popülizm, toplumu 'saf insanlar' ve 'yolsuz siyasi elitler' olarak sağ-sol ayrımı yapmadan homojen iki bölüme ayırır ve aslında her şeyin kaynağı olan halkın her yaptığını yasal ve haklı gören bir tavırdır.

Haliyle, yine Kumulis'in anlattığı şekliyle, nasıl ki adanın kuzeyinde gökten zembille inen ve halkı otoriter, yolsuzluğa bulanmış siyasi tiranların elinden kurtaran Zorro tarzı kahramanlar türemiştir, adanın güneyinde de durum farklı değildir.

Ancak, "Etnik-popülizm-Yeni eliti ifşa etme zamanı" başlıklı makalesinde Kumulis, makalenin başlığında da adlandırdığı üzere, son 10 yılda sosyal bilimler jargonuna giren 'etnik-popülizmin' adanın güneyinde iyice geçer akçe haline geldiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Öyle ki, Kumulis, Rum halkının son zamanlarda oldukça artan mülteci ve siyasi sığınmacı sayısının yanı sıra diğer etnik azınlıkların tümünün, dış güçlerle iş birliği yaptığını düşünmek gibi bir algıya kapılmış durumda olduğunu söylüyor.

Dahası Kumulis'e göre Rumlar, bu insanların, aslında hiç de ülkesinden kaçacak kadar mağdur durumda olmadıklarını ve ülkenin dış düşmanlarının, toplumun içinde 'mühendislik' faaliyetleri sürdürmek, onu değiştirmek için adaya gönderildiklerini düşünüyorlar. Bu oyunların içinde Erdoğan'ın parmağı olduğunu düşünenler de var.

Kumulis, bunun, Kıbrıs sorununun önüne önemli engeller çıkardığını belirterek "dipte bir yerlerde, Kıbrıslı Türklerin de yoldaş değil istilacı olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden de etkin katılım hakları olmadığına inanıyoruz. Yani kısacası, siyasi eşitliği kabul etmiyoruz" diye bu durumu tarif ediyor.

Rum siyasi elitlerinin bu olguyu defalarca "Yüzde 18'lik kesim, yüzde 82'lik kesme hükmedemez. Dolayısıyla, onlara veto hakkı veremeyiz" şeklinde dile getirdiğini yazan Kumulis, "Ancak federal bir sistem olan AB içerisine baktığımızda, yüzde 0.2'lik bir ülke olan Kıbrıs'ın, birlik içinde yüzde 99.8'inin desteklediği bir kararı veto etme hakkına sahip olduğunu şaşırarak görüyoruz" diye de ekliyor.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın defalarca ortaya koyduğu bu çelişkiyi makalesine çarpıcı bir şekilde eklemleyen Kumulis, Rum siyasetinin ekserisinin bu noktada halkın kulağına sadece hoş gelen şeyleri söylediğini belirtiyor.

Ve yine bunca yıldır çözüm için yapılması gereken rasyonel şeyin, iki toplum arasında 'dostluk tohumları ekmek' olması gerekirken, irrasyonel bir şekilde düşmanlık tohumlarının ekildiğini dile getiren Kumulis, Unite Cyprus Now aktivistlerinin son zamanlarda yapmaya çalıştığı şeyin yıllarca Rum eğitim sistemi, milliyetçi partiler ve hatta fanatik futbol kulüplerinin ırkçı grupları tarafından yok edilmeye çalışıldığını da çarpıcı bir nokta olarak ortaya koyuyor.

Makalesinin sonunda ünlü İtalyan filozof/yazar Umberto Eco'nun unutulmaz eseri 'Prag Mezarlığı'na atıfta bulunan Kumulis, orada anlatılan şeylerin bugünün Kıbrıs'ına ışık tuttuğunu dile getiriyor.

Kumulis, kitaptaki konunun Yahudi nefreti olmasına rağmen, içinde bulunduğumuz duruma benzerlik gösterdiğini kaydederek kitaptan bazı alıntılar yapıyor: "Sonuç olarak bir düşmana ihtiyaç vardır. Tehdit edilmiş ve tanınmış olmak için evimizin içinde veya kapısında bir düşmanımız olması lazım. Bir düşmana ihtiyacımız olmalı ki insanlara umut verebilelim… Moral değerleri olan vatanseverler bile kendilerini bir bayrağa sarıp kendi ırkının saflığına sığınıyordu… Kendini tanımlama, başka bir adama nefret, aynı olmayan bir adama nefret üzerinden kurgulanıyordu…"

Elbette, kısa ve öz bir şekilde, Kumulis'in güney için yazdığı bu makalenin benzerini, ekserisi Türk milliyetçiliği, az biraz Kıbrıs Türk milliyetçiliği birleşiminde, içinde "popülizm" gereği yoğun dinsel unsurların da barınacağı bir şekilde tekrardan üretmek mümkündür.

İşte tam bu noktada, Kıbrıs sorununun çözümü için, bir ideoloji olmasa da federalist düşüncenin önemi çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Çünkü federalist düşünce, birden çok toplumun etnik ya da dini köken üzerinden değil, ortak ekonomik/siyasi çıkar ve amaçlar uğruna kurduğu siyasi eşitliğe/birlikteliğe dayanır, tahakkümlere değil.

Ve her şeyden önce de, işin sosyolojisinde, federal toplumu oluşturmak vardır.

Takdir edersiniz ki bu da sadece federal anayasalar üzerinden ulaşılabilecek bir şey değildir.

Onun için, önümüzdeki yol uzun olsa da, etnik ayrımcılık üzerinden giden ve çözümü iki "ayrı" üzerinden gören bir anlayış yerine, İki bölgeli federal çatı altında

"Beraber" bir yerden okumak en iyisidir.

Çünkü diğeri, "kapıdaki düşman" demektir ve sonucu er ya da geç çatışmadır…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.