Guterres, rapor, liderler ve Berlin...

Yayın Tarihi: 16/11/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in 11 Nisan 2019-30 Ekim 2019'u kapsayan İyi Niyet Ofis'i (Good Office) raporu Güvenlik Konseyi'ne sunuldu. Ön taslak olarak sunulan rapor, pek bir değişikliğe uğramadan, 25 Kasım günü Güvenlik Konseyi'nde tartışılacak.

Tabii, ilahların oynadığı bir oyun olarak, tam da Berlin'de yapılacak üçlü zirve yemeği ile aynı saatte...

Peki, raporda neler var?

Özet olarak elimden geleni yapmaya çalışayım.

Öncelikle tarihte ilk kez kaydedilen bir şekilde, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın hazırladığı durum raporu ile Rum Lider Nikos Anastasiadis'in hazırladığı mektup nitelikli rapor, Guterres'in raporunun ekinde kendine yer buldu.

Raporda, her iki lidere de eşit şekilde, 10'ar sayfalık yer ayrıldı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, 10 sayfalık raporunda, 2015 yılından itibaren yaşananları özetlerken, 2017 Crans Montana ve sonrasında Kıbrıs Türk tarafının tutumunun yapıcı olduğuna dikkat çekti. Başkan, 11 Şubat 2014 belgesinede de atıfta bulundu.

Raporun, Cumhurbaşkanı ve ekibi tarafından oldukça kapsamlı bir şekilde, niteliği yüksek ve genel olarak süreci ileri götürmeye niyetli bir tarzda, iyi niyetle yazılması dikkat çekiyor.

Yine, Cumhurbaşkanının raporda, Guterres'in 30 Haziran 2017 tarihinde sunduğu kriterlerine atıfta da bulunarak, çözümün 'aciliyetine' ve 'elle tutulur' bir noktada olmasına dikkat çekmesi önemli bir nüans olarak dikkat çekerken, Genel Sekreterin de aynı çağırıyı yinelemesine vurgu yapıldı.

Çeşitli gelişmeler yanı sıra, Aplıç ve Derinya kapıları ile birlikte, diğer Güven Yaratıcı Önlemlerden (GYÖ) de bahseden Cumhurbaşkanı, bu süreçte yaptığı ortak doğal gaz komitesi önerisine de dikkat çekti.

Rum Lider Anastasiadis'in bazı tutumlarının sorgulanması gerektiğine de atıfta bulunan Cumhurbaşkanı Akıncı, kendilerinin 25 Kasım üçlü görüşmesine son derece yapıcı ve istekli bir tutumla gideceklerini de belirtti.

Rum Lider Nikos Anastasiadis ise, mektup nitelikli raporunda, Türkiye'nin çözümün önündeki en büyük engel olduğunu sık sık belirtirken, süreç içinde Kıbrıs Rum tarafının tüm iyi niyetli çabalarının karşılık bulmadığını belirtiyor.

Kıbrıs Türk liderliğine de çeşitli noktalarda eleştiriler getiren Anastasiadis, doğal gaz konusunda Türkiye'nin faaliyetlerini de Genel Sekreter'e bir kez daha şikâyet etmekten geri durmuyor.

Mektubunda ayrıca, UBP-HP hükümetinin açmak için envanter çalışması yaptıkları Maraş konusuna da değinen Anastasidis, bunun da çözümsüzlüğe hizmet eden bir girişim olduğunu vurguluyor.

Mektubuna, 12 tane de GYÖ ekleyen Anastasiadis'in, bunlardan birinde Türk ordusunun 5-10 bin askerinin çekilmesini istemesi ise gözden kaçmazken, bu konunun geçen hafta Rum basınına sızmasının ardından kuzeydeki çözüm karşıtlarının coştuğuna dikkat çekmek isterim.

Toplamda 33 sayfadan oluşan raporda, Guterres ise gelinen noktada ada çevresindeki doğal gaz arama faaliyetlerinin yarattığı gerginliğin artmasının yanı sıra, Kıbrıs Türk Yönetimi'nin, Kapalı Maraş'ı açma girişiminin de bir başka gerginliğe yol açtığını vurguluyor.

Raporda ayrıca ara bölgede son dönemde artan gerginliklerden de bahseden Genel Sekreter, tüm bu gerginliklerin, adada çözüm süreci üzerinde olumsuz etki yarattığını da yazdı.

Bu durumun, Özel Temsilci Jane Holl Lute'un yoğun çabalarına rağmen, referans şartları konusunda tarafların uzlaşıdan uzak tuttuğunu belirten Guterres, buna rağmen çözüm yolunda, tarafların müzakere masasına dönmesi için sürdürdüğü çabalarına devam edeceğine vurgu yapması dikkat çekiyor.

Bu noktada, abi-kardeş hükümetimizin, bir iç-siyaset malzemesi olarak ortaya attığı Maraş meselesi yüzünden BM'nin tozlu raflarında duran aleyhimize kararların yeniden gün ışığına çıkması, bu raporda da önemli yer tutuyor.

Haliyle, Maraş konusunda harekete geçen BM'nin, bir kez daha 789 numaralı meşhur kararına atıfta bulunarak, Rumları bir kez daha haklı çıkarmaları, eski ve yeni statükocu kardeşlerin marifeti olarak bu raporda kendine yer bulmuş durumda.

Anlaşılan o ki gizli gizli mektup yazmak da durumu kurtarmamış.

Son olarak, Genel Sekreter'in kendisinin 30 Haziran 2017'de, Crans Montana konferansında sunduğu 6 maddelik kriterler çerçevesinde, tüm tarafları yeniden diyaloğa davet etmesi, dikkat çeken bir başka nokta olarak duruyor.

Sonuç olarak, raporun geneline bakarsak, Guterres'in vurgularından da anlaşılacağı üzere, Kıbrıs sorunu acil bir şekilde çözüme muhtaçtır.

Çünkü, yine Genel Sekreter'in raporunda altını çizdiği üzere, bu gerginliklerin sürdürülebilir bir tarafı olmaması bir yana, patlamaya hazır gerginlikler kıvamında olduğu artık kesindir.

O yüzden de, son günlerde gerek AB Dışilişkiler Komiseri Federica Mogherini'nin, gerek Yunanistan BM Daimi Temsilcisi Maria Thoefili'nin, gerekse de bu raporda Genel Sekreter Guterres'in yaptıkları çağrı gibi, Kıbrıs sorununun çözümü için acil adım atılması şarttır. Türkiye'nin bu noktadaki sessizliği ise dikkat çekicidir...

Bu bağlamda, bugün liderlerle görüşecek olan Lute'un yapacağı temaslar önemlidir.

Ama ondan da önemlisi, sadece 9 gün sonra, Berlin'de yapılacak olan üçlü zirvedir.

Çünkü artık çok açık ki, 25 Kasım, Kıbrıs sorunu tarihi açısından iyi veya kötü çok şeylere gebedir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları