11 Eylül

Yayın Tarihi: 11/09/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kimi tarihler vardır, onları anlatmak için detaya ihtiyaç yoktur. Sayfalarca yazılarak anlatılacak şeyler sadece tarihi yazdığınızda anlaşılabilir. Bu tarih bunlardan birisi.

Nasıl ki, sadece bir tarih dünyayı yeniden şekillendirebiliyorsa, bir film de çok söze gerek kalmadan barışçıl bir dille mesajını aktarabilir.

Üstelik kimi zaman, çözümlere neden olacak derecede etki sağlayarak bunu yapar.

*

2008 yılının Aralık ayında Hindistan'daki terör olayları devam ederken, gazeteci Mahdureeta Mukherjee, yönetmen Karan Johar'la bir röportaj yapar. Bu röportaj esnasında Mukherjee'nin yönetmene "Benim adım Khan filmi, Hinduların ve Müslümanların hiç olmadıkları kadar birlik oldukları zamanda başladı" demesi üzerine ünlü yönetmen Johar şunları söyler:

"Oldukça önemli bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum, çünkü milletimizin birlik olması çok büyük anlam taşıyor ve ben bu duruma şahitlik yapabildiğim için çok mutluyum. Herkes terörün bir dini olmadığını ve asla olmayacağını biliyor. Bir film yapımcısı ve yönetmeni olarak, sosyal bir sorumluluğum, görevim olduğunu biliyorum ve bu görevimi yerine getireceğime dair söz veriyorum."

*

Film hasta bir adamın engellere, güçsüzlüğe karşı yaptığı savaşını gösterir gibi görünse de aslında bunu anlatmıyor. Hasta bir adamın, tüm dünyada olan terör, savaş, nefret ve düşmanlığa karşı yaptığı savaşı anlatıyor.

Benim adım Khan (My Name is Khan) filmi aynı zamanda İslam'ı ve dünyanın İslam'a bakış açısını, taraf tutmaksızın ele alıyor. Hikaye iyi ve kötü insanların var olduğunu anlatıyor bir bakıma. Dinin kriter olmadığına, insanlığın kriter olduğuna vurgu yapıyor film. Birlik ve beraberliğin, inanç ve ideoloji üstü bir erdem olduğuna dikkat çekiyor.

İzlenmesini öneririm.

Özellikle bu günlerde.

Çünkü Türkiye, geri dönüşü kolay olamayacak bir eşiği aşmak, kaosa ilerlemek üzere. Siyasilerin açıklamaları, sokakların kaynamasına körük tutar şekilde. Sağduyu çağrısı yapılan konuşmalar ne yazık ki nefret söylemi içeriyor.

O eşik ise tehlikeli bir şekilde aşılmayı bekliyor.

*

Gelelim filmin kısa konusuna. Rızvan Khan küçüklüğünü annesiyle geçiren bir müslümandır. Annesinin ölümünün ardından Amerika'ya küçük kardeşinin yanına yerleşir. Orada aşık olduğu Mandira adında küçük bir oğlu olan dul ve Hindu bir kadın ile evlenir. Khan asperger sendromu hastasıdır. (Bu hastalık otizm rahatsızlığının bir türüdür.) 11 Eylül saldırılarından sonra Mandira'nın oğlu faşist kesimler tarafından dövülerek öldürülür. Öldürülme sebebi annesi evlendikten sonra Khan soyadını almış olmalarıdır. Bunun üzerine Mandira Rizvan'ı evden atar. Rizvan ona safça, ne zaman eve geri dönebileceğini sorar. Mandira da "ABD başkanına, adının Khan olduğunu ama bir terörist olmadığını söylediği zaman" şeklinde bir yanıt verir. Khan'ın yeni hedefi budur.

*

İlk izlediğimde 2009 yılında çekilen filmin bizleri yeni bin yılın başlarına götürdüğünü düşünmüştüm. Şimdi ise aynı zamanda bizleri bugünlere de getirdiğini hissediyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları