Kendin ol

Yayın Tarihi: 18/04/16 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

-Dedemden bir hatıra-

Ana rahmine düşersin bir babadan. Annen o an anne olur. Baban, baba sıfatı için doğuşunu beklemek zorundadır. Bir batımda büyür, o anneden, bir coğrafya da doğarsın. Buraya kadar kimse sana seçim hakkı vermez. Büyürsün. Senin tüm hayatını belirleyen unsurlardır oysa bunlar. Ama asla isyan edemezsin. Doğduğun yıl da bazı coğrafyalarda hayatının tümü kadar önemlidir. Çünkü yaşamını belirler.

Dedem Ali babamın babası, böyle bir kader yolculuğuyla doğdu. Kasaba Baf'ta, Kıbrıs'ta, 1921 yılında. Doğduğu bu yıl, hayatını kendi ülkesindeki önemli olayların etkileri ile yaşayacağı şeylerin başladığı yıldı. Yunan isyanının 100.yıldönümü olan 25 Mart 1921'de 500 kilisede toplanan Rumlar ilk Enosis Plebisitini yaparak ilhak yönünde bir karar onaylarlar ve İngiliz Yönetimine başvurarak Enosis talep ederler. Bu plebisitten 10 yıl sonra 1931'de Enosis için ayaklanacaklar ve Kıbrıs Türkleri Milli Kongre ile İngiliz Sömürge Yönetimine karşı bayrak açmışken, karşılarında yeni Enosis hayalleri ile Kıbrıs Rumlarını ve Yunanistan'ı bulacaklardı. Çocukluğu bu çalkantılarda geçecekti ama onun da, ne kimden olduğunu ne de nerede doğduğunu herbirimiz gibi seçme hakkı yoktu. Dünyada ise bu yıllar başka felaket serüvenlerine ilerliyordu. Mesela aynı yıl Adolf Hitler, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin başkanı oldu.

Sadece bu bile, neler yaşanacağını anlatıyor. Dedem büyürken bölge ve dünya için de acı büyüyordu, fakirlik büyüyordu ve yokluk büyüyordu. O yaşarken azı istisna, neredeyse tüm "Müslüman Kıbrıslılar" gibi o da, ailesi de fakirdi. Baf kasabasında yaşadı. Hep çalıştı. Kasabadan Lefkoşa'ya gelmeden önce yaptığı son işi hamallıktı. Sırtında taşıdığı un torbalarıyla kendi ekmeğini kazanırken, ekmek yiyenlere hizmet veriyordu.

*

Birgün dedem kasabanın berberine gider. Her meslekten az sayıda olduğu günlerdi. Bir çok insanın berberi olan Menelaus, bir yandan sohbet ederken diğer yerden saç traşı yapıyordu. Dedemin saç traşı bittiğinde, dedemin çalıştığı fabrikanın zengin sahibi berber dükkanından içeriye girer. Dedem adamı görünce nezaketle, zaten saç traşı bittiği için sakal traşı sırasını ona verir. Arkada oturup beklemeye başlar. Patron sakalı traş edilirken, kibirine yenilmiş ruhu ile berbere "parası olanla olmayan, patronlarla işçiler aynı berberde mi traş olacaklar" diye sitem eder.

Dedem gibi aynı gelir düzeyine sahip birkaç müşterinin daha oturduğu berber dükkanında derin bir sessizlik olur.

Berber elindeki jileti tezgaha koyarak "çok haklısınız beyfendi" der. Bunun üzerine dedem oradan üzgün bir şekilde ayrılmak için tam hareket edecekken, berber devam eder: "haklısınız çünkü, sizi dükkana almamalıydım" der ve zengin patrona çıkması için eliyle kapıyı işaret eder.

*

Dedem bu olayla Kasaba Baf'tan ayrılır. Lefkoşa'ya gelir. Hayatının sonuna dek Lefkoşa'da yaşar ve çalışır. Bir gün dedem bana bu anısını, o patronla ilgili en küçük kötü bir söz söylemeden anlatırken ben, "insan değilmiş" dedim ve ona hiçmi öfkelenmedi diye sordum. Dedem "kırıldım" dedi ve ekledi: "duygu ve düşüncelerini karşındakinin davranışları belirleyecekse sen o olursun. Olma, sen kendin ol."

*

Dedem 2008 yılında öldü. Cenazesinden eve gelirken yakın bir dostum bana, hastalanıp uzun süre yataklarda yatmadan rahmetli olduğunu anlatmak isteyerek "Allah'a şükür, çok çekmedi" dedi. Uzun bir sessizlikten sonra "öyle değil" dedim.

Biz şükretmeyi bildik hep. Hala hep ederiz. Aldığımız her nefes için üstelik, mesele bu değildi. Mesele şu ki, dedem çok çekti. Sadece o değil. O yılların tüm insanları, felaketlerden, savaşlardan, hastalıklardan, eğitimsizlikten hep çok çektiler. Herbiri kendi hayatını yaşarken, sonrakiler çekmesin diye çalıştılar. Dönemin insanları hakikaten çok çekti. Coğrafyanın acısı, insanın acısıdır çünkü.

Allah hepsinden razı olsun. Manevi miras mirasın en güzelidir, onurlu bir hayat, helal kazanç ve alınteri ile ıslanan aş. Bana dedemden kalan budur. Nurunu esirgemesin Yaradan…

*

Bu makalenin motivasyonundan da bahsetmek lazım…

Doç. Dr. Atilla Türk. Sevgili Hocam. Ülkemin en yerli "yabancısı". Birileri denizin kuzeyinden gelince "öteki" yapılıyor ya zavallı ülkemde, tam da onlardan. Ama sevgili Hocam kuzeyden, güneyden, doğudan, batıdan. Hatta geri kalan ara yönlerden. Kültür lezzetinin Mekke'sinden… Benden daha yerli ve daha yerel tanınmış üstelik.

Uzun yıllardır kültür yükü ile paylaşımlar yaptığım değerli insan. Uzun zamandır bu makaleyi yazmam için beni motive etmekteydi, can kardeşim Özgü Cemal Işıman'ın tanıklığında.

Nihayet yazdım. Sağolsun. Sağolsunlar.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları