Tabuların tarihi

Yayın Tarihi: 17/10/16 08:00
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

Düşünsenize, ilk insan olarak kabul ettiğimiz Adem ve Havva çırılçıplaktılar. Üstelik sadece huy, davranış, düşünce giyinmemiş değil, giysisizdiler de! Tamamen çıplak ve hiç utanmıyorlardı bundan. Neden utanmıyorlardı biliyor musunuz? Çünkü, utanmak da yoktu o zaman! Çıplanmak ve giyinmek arasında bile bir utanma, bir tabu yoktu.

Oysa bunları icat ettik ve adına biz "çağ" dedik. Üşüdük giyinmemiz gerekti, acıktık yememiz gerekti, korktuk saklanmamız gerekti… Sonra bu temellerin üzerine, temel olmayan ihtiyaçlarımız olmaya başladı. Daha sonra bu temel olmayan ihtiyaçlarımız da temel ihtiyaçlarımız oldu. Birlikte yaşamaya başladık bir zaman, üstelik hâlâ düşünmeyi icat etmeden!

Tabulara erişmediğimiz zamanlardı. Hiç kimse hiç bir şeyi işaret etmiyordu o zaman. Oysa sonra, giyinmişken bile işaret edilmekten çıplak kaldık toplumsalın ortasında. Hem de çırılçıplak.

Bir şeyi işaret ettiğinde çok dikkatli olmalı insan. Çünkü tabu var. Hem biliyor musunuz tabu, insanlık kadar eski. Onu Tanrı yarattı.

İlk tabuyu Tanrı'nın bizzat kendisinin yarattığını Hıristiyanların kutsal kitabı anlatır "birinci ağızdan". Önce Adem'i yaratır Tanrı ve onu Aden bahçesine koyar. O'na der ki, "bahçenin her ağacından istediğin gibi ye, fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün öleceksin"

İşte tabu o gün yaratıldı. Adem'le aynı gün.

Bu nedenle bugünkü tabuları anlamak mümkün. O ilkellikte bir günde dahi, vardı tabu. Bunca devinimden sonra şimdilerde nasıl olmasın.

Adem günü geldi öldü. O gün yaratılan her şey şekil değiştirdi. Çoğu sadece mitoloji oldu. Hatta birçoğundan hiç haberimiz bile yok. Yok olup gittiler.

Peki ya tabu? Hiçbir şey olmadı ona. İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram olarak hayatımızda hep oldu. Her çağın başına sınav oldu.

Doğanın kendi akışına iyimserlik ve hoşgörü ile bırakılmayan her akış, ritmini bozar. Birşeyi işaret ederseniz, onları bir cephenin 'öteki' yanına o anda itersiniz. Aslında birisini işaret ederken kendinizi de dolaylı olarak işaret ettiğinizden,karşınızdakini dışarıda bir yerde tutmaya o anda başlarsınız. İçerisi ve dışarısı arasındaki çizgi kalınlaşır. Tabu kaçınılmaz olur.

İşaret ettiniz mi bir kere, artık bu kolye boyunda durmaz!

Dilerim kopup döküldüğünde, en azından parçaları toparlanabilecek kadar zarar görmez, dağılıp gitmez!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları