Yeter ki
Şimdilerde, biraz yitik, biraz boynu bükük eski şiirlerin. Şairleri susmuş şiirler yerine, anlam karmaşası yaşayan yenilikler kol geziyor duygularda. Teknoloji çağı eski olana alternatif yenilik getirme yanında, güzellikleri de süpürüp bir kenara itmiş durumda. "Halikarnas Balıkçısı"nı bilmeyen koca koca insanlar, küçük küçük dünyalarda yaşıyorlar artık. Ahmet Kutsi, Sait Faik, Necip Fazıl, gibi isimler bir anlam ifade etmiyor koca koca insanlar için. Anlamını yitirmiş nice değerler gibi, kirlendikçe kirleniyor duygular.
Oysa çocuklar öyle mi ya?
Doğdukları anda açılan pür beyaz dimağları, yaşamın bugün ulaşılan bozuk alternatifleri gölgesinde başlamıyorlar hayata. Ancak gün günden öte zaman, hızla onları bozmaya başlıyor. Başta teknolojinin getirisi iletişim aygıtları, kaçınılmaz grileşmeler çıkarıyor karşımıza. Bir çocuk, daha çocukluğunu tatmadan, çağın hızına ayak uydurur bir hızla siyahlaşarak büyüyor.
Giderek o beyazlık kalmıyor.
*
Yaşamın değerini anlatan girişteki şiirimizi bitirelim, şairi Cahit Sıtkı'yı anarak. "Ne doğan güne hükmüm geçer, ne halden anlayan bulunur; ah aklımdan ölümüm geçer; sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: Pervam yok verdiğin elemden; her mihnet kabulüm, yeter ki, gün eksilmesin penceremden!"
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.