Modernizm ve bugün

Yayın Tarihi: 08/02/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Sosyal bilimlerde modern denilen olguyu tasvir edebilmek için üç farklı kavram kullanılır: Modernite, modernizasyon, modernizm. Bunlar arasındaki farklar şu şekilde belirtilebilir: Modernite, çağa ilişkin bir anlam ihtiva eder. Rönesansla birlikte ortaya çıkmış, antikiteye ve eski dönemlere göre kendini tanımlamış ya da kullanılmıştır.

Ancak daha sonra farklılaşarak 19'uncu yüzyılın sonu, 20'nci yüzyılın başındaki Alman sosyolojisinin perspektifinden; "geleneksel" olandan ayrılan anlamında yerleşmiştir. Bir başka deyişle modern olanın karakteri, yenilik, değişme, yenilenme, çağa ayak uydurma gibi anlamlara sahiptir.

Modernizasyon, çağdaş sosyolojide yaygın bir şekilde geleneksel yapılar ve kültürler üzerindeki ekonomik gelişmenin etkilerinin sonuçları, kanıtları olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla modernizasyon, sanayileşme üzerinde yükselen sosyal gelişmelerin belirtileri olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca bilimsel ve teknolojik

gelişme, modern milli devletler, dünya ölçeğinde kapitalist pazar yapısı, şehirleşme ve diğer organizasyon sistemlerinin unsurları olmaktadır. Yine sekülarizasyon üzerinde değişen kültürel yapıların insanlığın kendi kendini geliştirme ruhunun bir süreci olarak ele alınmaktadır.

Modernizasyon aynı zamanda bir toplum projesi olarak da anlaşılabilir. Modernizm ise Cooper ve Burrell'e göre insanoğlunun kendisini Tanrı'nın ya da doğanın bir yansıması olarak görmekten vazgeçmesine vurgu yapar. Benzer bir şekilde Kant da modernizmi, insanın kendisinin dışında bir otoriteden bağımlılığını yok etmesi sonucunda aklını keşfettiğini, bunun da modernizmi oluşturduğunu söyler.

*

Modernizm esasen subjektif olanın düşüncede her şeyin merkezine yerleştirilmesidir. Sujenin kendisini, dünyayı ve çevreyi yine kendi iç prensiplerinden itibaren yeniden kurması işlemidir. Tecrübenin öne çıkarılması, arkasından da eskiden ontolojik birer mihenk taşı kabul edilen Tanrı, ölümsüzlük, insanüstü varlıklar, hatta aklın bilimsel merceklerinden geçmeyen her şeyin tali konuma, pasif mevkiye düşmesi yani kısaca sekülarizasyondur, modernite-modernizm.

Dolayısıyla modernizmde (modernitede) Aquinolu Thomas'ın yerini Descartes ya da Hegel, Dante'nin yerini Balzac almıştır.

Jacques Derrida'nın, Hegel'in "ortadan kaldırma" kavramını soruşturmasındaki gibi bir bakıma. Hatta

Ragıp EGE'nin Kaygı'da vurguladığı gibi:

"Hegel'in gözünde Aufhebung kavramı, felsefi kavramların içinde en kurgul (spekülatif) nitelikli kavramdır. Georges Bataille da, Alexandre Kojève'in etkisinde sürdürdüğü Hegel'in felsefesini soruşturma uğraşısı boyunca bu kavramın üzerinde özellikle durur. Bataille'ın Hegel'i okuma ve anlama tarzını konu edinen Derrida'nın "Sınırlı Ekonomiden Genel Ekonomiye. Sakınımsız Bir Hegelcilik (De l'économie restreinte à l'économie générale. Un hégélinisme sans réserve)" adlı metni, bu yüzden, Aufhebung kavramı üzerinde yoğunlaşan bir eleştiriyle sona erer. İncelememizde Derrida'nın "déconstruction" (sökme) yönteminden esinlenerek Hegel'in bu temel kavramını çözümlemeye çalışıyoruz."

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları