Çünkü unutuyoruz

Yayın Tarihi: 01/06/18 07:30
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Durup beklerken bir şeyi, vakit geçmezken, ömürler geçiyor, hayatlar bitiyor. Ayaklarımızın altından zaman, zamanın yanından insan akıp gidiyor. Her şey, karşı durulmaz bir devinimle süregeliyor.

Bugünü, bu anı yaşamayı salık veriyoruz birbirimize, aşkları sevdaları bile bugünde yaşamıyor, dünden borç aldıklarımızı yarına erteliyoruz...

Bugünü hızla dün yapan acımasızlıklarımızla...

*

Sezen Aksu'ya ilham olan Adnan Menderes'in asıldığı gün söylediği ve son sözü olan "Kimseye dargın değilim. Kırgınlığım yok." sözlerinin üzerinden onlarca yıl geçerken, yelkovan ve akrebin acımasızlığında, sevinçler kadar, kederler de unutulmaya yüz tutuyor.

Zaman kırılması bize bu unutkanlıkları yaratırken yarım asra yakın iktidarda kalacak olan dünyadaki avukatların en ünlüsü Fidel Castro'nun, yine dünyadaki doktorların en ünlüsü Ernesto Che Guevara ile birlikte gerilla çatışmalarına başlamalarının üzerinden de onlarca yıl geçiyor.

Hakikaten Türkçemizde kullanılan ifade ile zaman bir "üzerinden geçme" unsuru içeriyor.

Büyük öfkelerle, devletin, intikam alırcasına astığı Adnan Menderes gibi, bir zamanlar ABD ve Sovyetler Birliği'ni karşı karşıya getiren ve nükleer savaşın eşiğinden dönülmesine sebep gösterilen Castro'yu da şimdilerde gülümseyerek anabiliyoruz.

Zaman, almak istediğini alarak, vermek istediğini vererek geçiyor. Sahne ise biziz aslında...

Zaman bunların üzerinden silindir gibi geçtikçe, acı tatlı "dünya hatıraları"na katılan tarih sayfaları, bizi gülümsetiyor. Oysa yaşatırken, yaşanan dönemin insanının canını yakıyordu.

Ama şimdi, hayatı sonlanan Castro için örneğin, son zamanında sevimli yaşlı bir adam duygusunu hissedebildik.

Çünkü unutuyoruz. Özellikle de yakın hafızamız sıfır!

Örneğin dünyanın en yakın tarihi olan ve bugünün coğrafik, siyasi, ekonomik ve hatta felsefik yapılarına temel teşkil eden, 40'lardaki Yalta ve Potsdam konferanslarını, Gouzenko olayını, İran krizini, Çin ve Yunan iç savaşlarını, Truman doktrinini, Marshall Planı'nı, Berlin Ablukası'nı hatırlıyor muyuz?

Ya da 50'lerdeki Kore, Çinhindi, Cezayir Bağımsızlık Savaşları, İran ve Guatemala darbesi, Doğu Alman ayaklanması, Tayvan Boğazı krizi, Macar devrimi, Süveyş krizi, Sputnik krizi aklımızın bir köşesinde var mı?

Daha yakınlarda, 60'lardaki, Vietnam Savaşı, Kongo ve U-2 krizleri, Çin-Sovyet ayrılığı, Domuzlar Körfezi çıkartması, Berlin Duvarı, Laos iç savaşı, Yunanistan'daki Cunta Yönetimi tamamen unutuldu mu?

Yoksa 70'lerdeki, Kamboçya, Angola ve Mozambik iç savaşlarını, Salt Anlaşmalarını, ABD Başkanı Nixon'ın ünlü Çin ziyaretini, 1973'teki Şili darbesini, Sovyet-Afgan Savaşı'nı, İran Devrimi'ni de mi hatırlamıyoruz?

Hadi daha da yaklaşalım, 1980'lere gelelim... 12 Eylül Darbesi, Salvador iç savaşı, Polonya Dayanışma Hareketi, Grenada'nın işgali, İran-Irak Savaşı, 1989 Devrimleri, Berlin Duvarı'nın yıkılışı, Kadife Devrimi, Romanya Devrimi ardından 90'larda olanları mesela Sovyetlerin dağılmasını da mı unuttuk?

*

Zaman bugünleri, kısa tarihimizde bunlarla yarattı. Eminim bir çoğu hafızalarınızda, ya da bildiğiniz şeyler. Ama zaman unutturmaya meyilli.

Zaman, insanın unutmaya yönelik eğilimini körüklüyor sadece. Bizde zaten var, unutmaya yönelik bir potansiyel. Bugünü yaratan "dünleri" unutan bizler, yarını şekillendirecek bugünleri unutmaya koyulmuşuz.

Nasıl hatırlayalım olanı biteni???

Anlamıyoruz ki hala, unutulan "dün"lerin, bugünden ve yarından eksildiğini...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları