İki ihtilal arası sinema

Yayın Tarihi: 07/02/19 07:30
okuma süresi: 3 dak.
A- A A+

1971 yılıydı ve benim henüz doğmadığım günlerdi. Dünyaya gelmek için yoldaydım ama daha gelmemiştim. Haziran ayında Salih Gökmen ancak iki yıl sonra tamamlayıp basabileceği kitabı "Bugünkü Türk Sineması"nı yazmaya yeni başlamıştı.

Düşünün; Metin Erksan'ın, Memduh Ün'ün, Lütfü Ömer Akad'ın, Halit Refiğin yılları…

Kambur, Umut, Üç Arkadaş, Vurguncular hatta Battal Gazi'nin daha yeni çekilmiş olduğu bir zaman dilimi…

Ne harika.

Şimdiki gibi sinemaya "sektör" diyerek, sadece parayı düşünen ya da ekip arkadaşlarını üç kuruşa satanların zamanı değil; sinemaya hakikaten "yedinci sanat" diyenlerin zamanı.

Sanatı sevenlerin zamanı. "Sanat sevicileri"nin değil.

O günlere rağmen Gökmen kitabında, sinemanın can çekiştiğini yazmaktaydı.

Tıpkı Ediz Hun, Hülya Koçyiğit ve çok sevdiğim İzzet Günay'ın rol aldığı Orhan Aksoy'un efsane filmi "Yarın Ağlayacağım"daki gibi, ağlama zamanına kısa bir zaman vardı.

Öyle de oldu.

Türk sineması özellikle 1971'e yaklaşırken son 4-5 yılda aldığı güçlü rüzgarı kaybetti. Sosyal içerik öldü. Toplumsal olan sansür veya otosansüre uğradı. Oyuncular küstü. Aydınlar iki ihtilal arası perişan oldu.

Döneminin yıldızı ve alternatifsiz eğlence ve öğrenme görseli olan sinema, sonraları pornografik içeriğe kadar dayanacak bir yozlaşma ile yok olup gitti. Ta ki 90'ların ikinci yarısına kadar.

Bu yıllarda, görece "yeni sinema" doğdu.

Şimdi 70'ler ve öncesi gibi değil hiçbir şey. Sinemanın adı "sektör", izleyen kitlenin adı eskisi gibi toplum değil "piyasa". Sanat ise içerikle değil, teknoloji ile sağlanıyor. Renk ve montajla sanat yapılıyor ama senaryo ya da sözcüklerdeki sanat, aforizmalardan ileriye gidemiyor.

O kadar ki 99'da çekilen Jim Carry filmi "Man on The Moon"un Hindistan'dan cenazeye geçiş sahnesi kadar bile sanat yok artık.

Lynzee Klingman'ı da anmadan olmaz o geçiş için.

*

1971 ve 1980 arasında, 71'in etkileri ile yok olan, sindirilen, korkutulan ya da yurtdışına kaçmak zorunda bırakılan aydınlar, yazamadı, söyleyemedi ve çekemedi.

Bu etki bitmeden sokak olayları, ardındansa 80 ihtilali geldi.

İki ihtilal arasında Türk Sineması on yıl değil, sanki 100 yıl kaybetti.

Aydınları ile birlikte sanatını, aydın düşüncesini, toplumsal olanı yitirdi.

Geriye, nedenini çok iyi bildiğimiz 7 milyon satan filmler kaldı.

Bir ülkenin ihtilallerle geriletilmesi, aydınlarının yok oluşundandır.

O gün orada olanlar, onlarca yıl sonra şimdi, bizlere dahi etki etmektedir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları