"Ne istersen, sen o'sun"

Yayın Tarihi: 29/05/19 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Ülkemizde de yaygın bir duruma gelen yoga, reiki ve benzeri uygulamaları her duyduğumda aklıma torunu olduğumuz Muhammed Celaleddin-i Rumi, namı diğer Mevlânâ gelir.

Farklı anlayışlar vefelsefeler üzerine kurulan doğu ve Hint kökenli çalışmalar hakkında ağırlıklı bir eleştirim olduğunu söyleyemem. Ancak, Mevlânâ öğretilerinden uzaklaşmamak gerektiğine vurgu yapmak isterim.

Asırlar öncesinden uzanan bir öğretinin hayatta kalması çok da kolay değildir. Buna en değerli örnekler büyük dinlerdir aslında. Medeniyetler tarihini incelediğimizde görürüz ki, bazı dinler dışında, birçok öğreti arkaik dönemin eserleri arasındadır artık.

Mevlâna'yı oluşturan yaşam öğeleri onun öğretisinin temel taşlarını da oluşturduğu için, babasının ölümüne kadar olan dönem ve babasının ölümünden sonra olan dönem olarak yaşamını iki aşamada değerlendirebiliriz.

Mevlâna, bir öğretiler nosyonunun kurucusu olmak yanında, İslam dinini, şiir, sanat, müzik yoluyla en ince yorumlayan kişi olarak da bilinir. İngiliz doğubilimcisi A. Arberry, Mevlâna'yı "dünyanın en büyük ozanı" olarak nitelerken, Goethe onun etkisinde kalmış, Rembrandt tablosunu yapmış, Muhammed İkbal felsefesini onun düşünceleri üstüne kurmuş, İngiliz doğubilimcisi Nicholson 30 yıl çalışarak Mesnevi'yi İngilizceye çevirmiş ve yapıtın Batı dünyasından tanınmasını sağlamıştır. Mevlâna yüzyıllardır etkisini, canlılığını yitirmeyen bir büyük ozan ve düşünce adamı niteliğini korumaktadır. Kişi, inanç ve düşünce özgürlüğüne olağanüstü bir değer vermesi, bütün insanları saygıya ve sevgiye çağırması onun en büyük özelliğidir.

Mevlâna bu yönüyle, öğretilerine de yansıyan şekliyle tam bir "varlık birliği" savunucusudur. Ona göre, her varlık Hakkın bir ayrı tecellisidir ve yaratılmışlara uygulanan her eylem aslında Yaratan'a uygulanıyor demektir. Onun için, soyut bir Allah sevgisi yerine, somut bir sevgi, yani Hakkı halkta ve halkı Hak'ta sevmek gerekir. Bu onun en temel felsefesidir.

Mevlâna biçimci olan her türlü kısıtlamanın karşısında bir felsefe geliştirdi. Ona göre, asıl konu her zaman "insan" oldu. Din, felsefe, ahlak, insanı daha mutlu etme yolunda gelişen araçlar olarak kullanılmalıydı. Bu araçlara takılıp kalmak, gelişmeyi ve gelişme hızını kesecek yanlış davranışlar olacaktı. Doğru olan, gerçeğe giden yolu bulmaktı ve bu yol, "aşk" tan geçerdi. Sonsuz bir sevgi, her şeyi çözerdi.

Mevlâna için, sözünü ettiği bu aşk kendisine sorulduğunda o en bilinen ve en etkili sözünü söylediği rivayet edilir.

"Ben ol da bil"

Mevlâna'nın ilkelerinden ve İslam inancına getirdiği yorumdan Mevlevi tarikatı doğdu ama Mevlâna bir tarikat kurucusu değildir. Mevlevilik onun ölümünden sonra oğlu Sultan Veled ile halifesi Hüsamettin Çelebi'nin birlikte hazırladıkları bir örgütlenmeye göre kurulmuştur.

Bilinen anlamda bir tarikatı hiç bir zaman kurmadığı gibi, öğretilerinde öne çıkardığı "yol"la da bir tarikatı tarif etmiyordu.

*

Mevlâna'nın belki de, yaşamın en değerli sırlarını saklayan cümlesi ile anmış olmak istedim.

Bu nedenle, yazımın başlığı: "Ne istersen, sen o'sun" şeklinde kondu.

Farklı felsefe ve ruhsal dinginlik uygulamalarını eleştirmek istemedim ancak sarılmak ihtiyacı duyduğumuz maneviyatın en güçlüsü olan Mevlâna öğretilerinin bir yana itilmesini eleştirebilirim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları