Yerelden küresele...

Yayın Tarihi: 01/03/18 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Dünya küreselleşmeye devam ettikçe, gelişmiş ülkelerde sınırlar ortadan kalkar derler. Gelişmiş ülkelerde diyorum, çünkü bu küreselleşme hareketleri en çok gelişmiş ülkelerde kendini gösterir. Şimdi bir hamburger markasının, bir ülkenin film sektörünün tüm dünyanınmış gibi yayılıyor olması yalnızca gelişmiş ülkelerin işine yaramaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin birbirinden sağlıklı ve lezzetli yemekleri varken neden hamburger küresel bir yiyecek oluyor? Onu anlayamıyoruz. Veya doğal hiçbir özelliği olmayan asitli siyah veya turuncu bir içecek küresel oluyor da benim mis gibi gül suyum, limonatam küreselleşemiyor. Ben bunu anlayamıyorum mesela… Yerel ürünler gelişmiş ülkelerin pazarlama teknikleri ile küresel bir ürüne dönüşüyor. Bu yalnızca ürünlerde de değil, sosyal ve kültürel birikimlerini de biz çok merak ediyormuşuz gibi süsleyip püsleyip bize sunuyorlar. Hani yalan da söylemeyim ben pek bir meraklıyım. Yabancı kahve markalarına, hızlı tüketilen şu zararlı olan yiyeceklere… Öğrencilik yıllarından kalan alışkanlıklar diyelim. Fakat biz büyüdükçe bu sektör de büyüdü. Bir de baktık ki küreselleşenler yalnızca gelişmiş ülkeler…Bizim lahmacun niye küresel değil diye maydanozlar isyan etmeli. Limon ağaçları greve girmeli diye düşünüyorum.

Şimdilerde bakıyorum da yerel ürünlere talep artıyor. Adına sağlıklı yaşam diyebilirsiniz…Yerli ürünleri, yerli ekonomiye destek diyebilirsiniz. Hatta Kıbrıs Türk Halkı için bir hafta sonu gezisi, sosyal buluşma yeri de diyebilirsiniz. İlk kez festival, panayır vb. kavramların yerelleştiğini, bir özüne dönüş şekline büründüğünü KKTC'de görüyorum. Yerel ürünlerin halkla buluştuğu, halkın kendi özü ile buluştuğu bir ortam yaratılıyor. Belediyeler aylarca hazırlanıyor. Her biri bölgelerindeki yerel özelliklere göre farklı bir yapıda ve isimde organize oluyorlar. Bu hafta nerede festival var? Sorusu aslında çocuklarımıza kendi yerel kültürümüzü tanıtmak için büyük bir şanstır. Ben elimden geldiği kadar yerel festivallere, panayırlara, eko günlere katılmayı çok severim. Bu organizasyonları büyük bir toplumsal sorumluluk olarak da görürüm. Adının ne olduğu değil organizasyonun nasıl olduğu büyük bir önem taşır. Sıcak sıcak zeytinliler, lokma, şamişiler, fırın kebapları, çörekler, sucuklar bademli ve cevizli olanlar…Portakallar, mandalinalar, harnuplar, pekmezler, ballar, bastelliler… Ben en çok bunları severim.

Şimdi bunlar yerel…Diğerleri küresel. Diyorsunuz…Benim uluslararası alanda tanınmayan sevgili memleketim yerli ürünleri yerelden tam olarak küresele taşıyamasa da…Biz küreselden, yerele dönebilsek…İşte özümüze dönmüş olacağız. Bayramlarda şeker yerine Lefke'nin nefis ceviz macununu ikram etsek. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz siyah içecekler yerine mis gibi Güzelyurt limonatası içsek… Atıştırmalık olarak cips yerine Mehmetçiğin bademli sucuğunu ve bastellisini tüketsek…Tatlısu'dan doğal otlardan yemeklerimizi, turşularımızı yapsak…Sabah kahvaltılarımızda ekmek üzerine sürülen çikolata yerine pekmez döksek…Ohhh ne de güzel olur. Bu yazıyı hazırlarken sanırım az biraz acıkmışım. Ama yerel de sağlık var. Yerelde emek var. Yerelde kültür var.

Bana sorarsanız yerelden küresele…Küreselden yerele…Bir zincir. Zincirin ucu kimde? Yerelde ise zincirin halkalarından biri de biziz. Zincir küreselden dünyaya bağlı ise, şiddetle yerele dönmenizi öneririm. Gelişmiş ülkeler bizim bahçenin limonlarını hele bir kullanmaya başlasınlar o zaman yerelden küresele bir zincir de biz çekeriz. İşte tam da bu noktada bu hafta sonu (4 Mart Pazar 2018) 3. Tatlısu Ot Kültür Festivali için hazırlıklar son sürat. Yerel emektir. Yerel kültürdür. Biz doğadan topladığımız birbirinden zengin otlarla mutfağımızı zenginleştiren muhteşem bir toplumuz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları