Değişim vakti geldiğinde

Yayın Tarihi: 15/03/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Değişim kendi içerisinde bir iddiası bulunan, az biraz hırslı, inançlı ve inatçı bir kavramdır. Zordur yapısal olarak. Değişim, her zaman kolayca benimsenmeyen, kabul edilmeyen, ilk önce tepki gösterilendir.Mahallenin şımarık çocuğu, evin en çok konuşanıdır. Çok konuşmaya başlarsan tepki gösterilenidir. Bazen dışlanan, yokmuş gibi davranılanıdır. Değişim her andır. Dünyanın vazgeçilmez kuralıdır. Fakat hiç yokmuş gibi davranılanıdır. Var olan topluma inandırılan, değişim her zaman zaman alandır. Bazen uzun bir yolculuk, bazen de bir anlık karardır. Değişim için değişime inanmak gerek, eskiyi koruyarak ondan alınan derslerle üzerine yeni yazmak gerek. Anneden kıza geçen bilgi birikiminin günümüz koşullarına göre şekil almasıdır. Vizyona yeni giren bir filmin toplum üzerindeki yansımasıdır. Değişim bir çiçek tohumunun açıp renklenmesi, bir ağacın yeniden ve yeniden meyve vermesidir.

Toplumların sistemler karşısında hep bir direnci vardır. Var olan sistem ne kadar kötü olursa olsun en azında var olan sistem bilinen bir sistemdir. Değişim için bir küçük hareketlilik bile bazen ürkütür toplumu. Yeni, her zaman bilinmez bir yol gibi gelir. Sonu görülmeyen bir tünel... Şimdi yürünen tünelde de bir son görünmese de,"Ne de olsa yıllardır gidilen yol" denilip, bir şey olmaz inancıyla yol gidilir. İşte tam da bu noktada değişim, gelecektir, kendi gelmeyen bir gelecek. Bizim isteyerek getireceğimiz bir gelecek. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler hep bir arayış içerisindedir. En iyiyi bulma çabası. Toplumun her kesimi bunun için kendi bildiği yolda mücadelesini vermekten de geri kalmaz. Sistem tıkanmışsa ve sorunlar ile baş edilemiyorsa, sistemleri tartışmaktan korkulmamalıdır. Doğruyu bulmak için aramak, sorgulamak ve tartışmak gerekir. Öyle konuşurken gözleri kaçırmadan, imalarda bulunmadan, halı altına süpürmeden, dosdoğru… Herkes bildiğini söylesin ki doğru yol da ona göre bulunsun. Sistemlerde yanlış ilerleyen noktalar tespit ediliyorsa, bu noktaları hemen değiştirebilmeliyiz, menfaatleri hesaplamadan. Çağ değişmişse eğer, çağa ayak uydurmak için değişmeliyiz mesela. Toplumun isteklerine yanıt verebilmek için yönetim anlayışımızı değiştirebilmeliyiz. Ama tüm bunları yapabilmek için önce biz değişmeliyiz. Aman yanlış da anlaşılmasın durduk yere de olur olmadık konu için kimse kendini değiştirmesin. Bir değişim ya tüm toplumda olur, ya da bireysel değişimler hep bir çıkıntılık olarak görünür. Bu nedenledir ki değişim inançla omuz omuza yürür. Bu değişim bir sistem değişimi olacaksa, önce sistemi yönetecek olanların yönetim anlayışının değişmesi gerekmektedir. Çünkü sistemi değişecek olan ve yeni sistemi yönetecek olanların yeni anlayışla barışık olması gerekmektedir.

Bana sorarsanız, toplumun sürdürülebilir yapısı ve devletin daha sağlam bir yapıya bürünebilmesi için sistem değişimi vakti geldiğinde, bu zamanı en iyi şekilde kullanarak bu değişime kayıtsız kalmamalıyız. Değişecek olan yerel yönetim sistemi ise değişimin önüne set çekip engel olmayalım, zamana oynamayalım. Değişecek olan partizanlık sistemi ise, menfaatlerimizi bir yana bırakıp toplum menfaati için çalışalım. Başkanlık sistemi konuşulmaya başlanmışsa toplumda, bırakın konuşup tartışalım. Sorunları ve çözüm önerilerini biz toplum olarak bulalım. Unutmayalım, toplumların istekleri üzerine şekillenebilir devletlerin yapısı ve değişim vakti gelmişse eğer, bir elden hep beraber bu değişimi ve gelişimi takip edelim. Sorunları görmezden gelmek, sorunların olmadığı anlamına gelmez, biz istersek araya araya değişimin en doğru şekli ile nasıl olacağını bulur, öyle gelişir, değişiriz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları