Göz gözü görmüyor; hep pus...

Yayın Tarihi: 24/05/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Toplumun hızlı hızlı konuşmalarını duymak gerek… Üreticinin sorunlarını… tüketicinin sorunlarını, belediyelerin sorunlarını duymak gerek… Kamu sektöründe sorunlar, özel sektörde sorunlar vardır. Öğrencinin sorunları vardır. Ev geçindirmede, borçları ödemede sorunlar var diyor halk… Esnaf sorunlarım var diyor. Kamu görevlileri, öğretmenler, sağlık sektöründe sorunlar var…Hep pus… Sistem sürdürülemez dendi…Liyakattı, patronajdı, seçim sistemiydi…sorunları içselleştiremeyiz. Kabullenemeyiz. Sorunları anlamak gerek… Kök soruna inmek gerek…Gözlerini kısarak bakmak toplumu anlamak için yetmez…Ses ver.. Onları anlamak için yavaş dinlemek, sorunlara hızlı hızlı çözümler bulmak gerek. Gerçekçi ve ayakları yere basan politikalar. Göz gözü görmeyecek kadar pus olmuşsa etraf, ne buzun ne de pusun kendiliğinden dağılması beklenemez. Topluma bugününü ve yarınını net bir şekilde göstermek, gösterebilmek gerek. Hayallerle değil gerçeklerle… Önünü gören toplumlar gelecek planlaması yapabilir…. Göz gözü görmüyor hep pussa etraf…Gelecek bir bilinmeze bağlanamaz.

Ne zaman reform konusu geçse siyasal istikrar, siyasi irade, toplum zihniyeti, sistem tartışmaları der dururuz. Hep de böyle puslu havalarda gelir aklımıza reform hareketleri… Oysa önceden önlem alma şansımız da vardır yani ama olsun biz sisin taa aşağılara kadar inip de gözümüze perde çekmesini bekleriz. En genel anlamı ile"reform" kavramını bir düzeltme bir düzenleme olarak varsayarsak eğer…yönetsel alanda birçok düzenleme ve düzeltme ihtiyacımız olduğunu da daha yüksek sesle söyleme şansımız olur. Sorunlarımız karşısında değişime gidebilmeli, reformları gerçekleştirerek zamana ve toplumsal ihtiyaçlara ayak uydurup cevap verebilmeliyiz. Buraya kadar hiçbir sorunumuz yok. Köklü reformlar dediğimiz zaman sorunun çok büyük olduğuna vurgu yaparak düzenlemelerin daha da derinden olduğunu söyleyebiliriz. Hatta reform hareketleri radikal de olabilir. Onda da sorun yok. Ama önemli olan konu tartışılacaksa bile ayakları yere basan doğru ve uygulanabilir bir zeminde olsun. Sorunlar düzenlenmeden yavaş yavaş söylendiği ve büyük vaatler verildiği zaman çözülmüş olmuyor. Bu kez verilen vaatler karşısında gözlerin önüne bir pus inmiş oluyor. Vaatler ve gerçekler ne kadar tutuyor?

Bana sorarsanız, ayakları yere basan sağlam bir politika üzerine oturtulmuş, gerçek ideolojik bir perspektifi olan, toplumun ve sistemin tıkanıklarını açacak ve uygulamada sorunlar yaşanmayacak reform hareketleri desteklenebilir.

Para konusuna gelirsek eğer, benim de gönlümden geçenler var…Mesela KKTC Lirası olsa…paramızı biz bassak…öyle istediğimiz kadar…darphanenin başına öyle gönlü bol, eli bol birini koysak sıkıldıkça bassın…bir bolluktur gelsin memlekete…evdir, arabadır KKTC lirası ile alınsın… dünya tanımıyormuş,tanımasın…Turist geldi mi bizim paramızı kullanacak, mecbur… mesela…öyle yapmışken değerli bir şey yapalım rengi falan da albenili olsun afilli… Altın turkuaz mesela… Bir kahveyi bir valiz dolusu para ile mi içmek gerekecek, olsun buluruz ona da bir çare… Önemli olan bizim olması değil mi? İstediğimiz gibi paramızı düzenler, artık bir suçlu da aramaktan da vazgeçeriz.Burada aklıma takılan tek sorun paranın üzerinde kimin resminin olacağı konusundadır. Her bir banknota başkasının resmini koyabiliriz. Hem senin resmin olacaktı benim resmim olacaktı sorunu da çıkmaz. Ama dedim ya bunlar içimden geçenler…Ya da içimden düşünüp ağlanacak halimize güldüklerimden…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları