Var Oluş: Özgürüm ve Sorumluyum

Yayın Tarihi: 02/06/18 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Var olmak nedir? Nasıl var olunur? Özgürlük nedir? Nasıl yaşanır bizim namı diyar özgürlük… Sorumluluk bu yaşamın neresindedir? Benim özgürlüğüm başkasının özgürlüğünün başladığı yerde gerçekten bitiyor mu? Diye felsefe tabanlı bir giriş yapmak dönemin anlam ve önemini ortaya koyar diye düşünüyorum. Hep bir mücadele olarak görürüz biz bu var olma işini… Var olduk var olacağız…Üzerine basa basa söyleriz. Bizim bu varoluşlarda özgürlük ve sorumluluk ne durumdadır diye düşünürken ben, duruşuna ve görüşlerine değer verdiğim bir felsefe bilim insanı, hocam ile gündem dışı bir sohbet gerçekleştirme şansı elde ettim. Öyle gündelik sorunlardan uzak…Düşünceler üzerine… Konuşmadan etkilenmemek mümkün değildi çünkü bir kere konu felsefeydi…Düşün de düşün…Doğruyu bulursun ümidiyle… Başlarda bu sohbet varoluş ile ilgili bir teori üzerine kurgulanmamıştı aslında, sohbetten geçerken yolda bize destek veren bir teori edasında bizim varoluşçuluk… Kaçıncı yüzyıl düşünürlerinden bunlar diye sorgularken ben, akımın alanda görece yeni ve günümüz şartlarına uygun olduğunu anlamam uzun sürmedi. Hocamın bir cümlesi beni oldukça etkiledi… "Özgürlük ve sorumluluk paraleldir. Özgür olanlar, özgür oldukları için sorumludurlar." Bu durum, özgürlüğün insanlara beraberinde büyük bir sorumluluk da getirdiğini belirtiyor. Bu görüşleri varoluşçular destekliyor… Ağaç vardır. İnsandan farklıdır. Ağaç var olurken neden var olduğu, özü (esansı) belirlenmiştir. Ağacın neden var olduğu konusunda bir seçim özgürlüğü yoktur. Özü önceden belirlenmiştir. Bu durum ağacı var oluş nedeninden ötürü, özünden ötürü sorumlu tutamamamızın en temel faktörü olarak görülmektedir. İnsanı da diğer varlıklardan ayıran en temel faktör budur. Özü önceden belirlenmemiştir. Özgür insanlar özünü kendileri belirlerler. Kararlarını verirler ve özlerini değişebilirler… Bu onları hem özgür hem de sorumlu tutar. Felsefe bu zor iştir. Üzerinde ince ince düşünmek gerek… günün koşullarına ve yaşadığın yüzyılın gereklerine göre…

Şimdi bizim memlekette işimiz gücümüz siyaset olmuşken, konuyu oralara da bağlamak gerek… Bizim toplum olarak üzerinde tartıştığımız felsefe sorun alanları daha çok "güç" ve "iktidar" kavramları üzerinde yoğunlaşır. Gücün her türlü tanımını, felsefi alanını ve teorik yapısını biliriz. Dahası güç ve koltuk ilişkisi üzerine yeni bilim alanları geliştirebilecek kadar uzman kadrolarına sahip olmaktayız. Peki ya bu özgürlükten ve güçten doğan sorumluluk alanı? Sorumluluk konusunda da yeterli donanımımız var mıdır? Sorumlu muyuz yaptıklarımızdan? Güç diyorsak eğer, sorumluluklarımızı da sırtımızda taşıyabilecek güçte olmalıyız. Otorite konusunda da hiç fena değilizdir. Her çeşit otoriteyi Max Weber'den çok daha detaylı üstelik uygulamaları ile birlikte anlatabiliriz. İşin teorik kısmını uzun uzun anlatamayız belki ama konuyu Aristoteles'e kadar dayandırırız.

Şimdi bana sorarsanız bu konu bağlamında "özgür olduğun oranda sorumlu" olduğumuzu kabul etmemiz bence yerinde olacaktır. Sonuçta özgürlüğümüzü kullanarak aldığımız kararların sorumluluğunu yine özgürlüğün arkasına sığınarak üzerimizden atamayız. Ben bu felsefi görüşü sevdim, farklı uygulama alanlarında uygulanabilir buldum. Özgürüm ve sorumluyum. Bu nokta bireylerde, ailede, devlette, devlet idaresinde, yöneticilerde, özel sektörde, basında, yayında ben de varım diyen her alanda kullanılması gereken bir düşünce yapısı… özgürüm ve sorumluyum… Ne de olsa hocamın da dediği gibi, "özgür olmayana saza neden gelmedin" diyerek sorumlu tutamayız…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları