Alternatiften değil, alternatifsiz olmaktan korkun

Yayın Tarihi: 11/06/19 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Bir alternatife sahip olmak herkes için çok büyük bir nimettir...

Alternatifiniz olduğu zaman, birine veya bir şeye mahkum olmak zorunda kalmazsınız...

Düşünün, bir siyasi partide yöneticisiniz ve bu siyasi parti söz verdiği vaatler yerine, bambaşka, tam tersi hareketler yapmaya başladı...

Eğer sizin bir alternatifiniz varsa, aidiyet duygunuzu tatmin edecek, sizi yanlış yolda devam etmeye mecbur bırakmayacak, hayatınızı idame ettirebileceğiniz bir işiniz varsa...

Bu siyasi parti ile yollarınızı rahatlıkla ayırabilirsiniz...

Bir çalışansınız, fakat mutlu değilsiniz, hem patronunuzla, hem de diğer çalışanlar ile görüş ayrılığınız var...

Fakat elinizde "altın bilezik var", rahatlıkla başka bir iş bulabilirsiniz, bu size mutlu olmadığınız bir işten ayrılma "alternatifi" veriyor...

Fakat tam tersini düşünün, eğer kendine güveniniz ve alternatifiniz yoksa, kabul etmeseniz de, benimsemeseniz de, o siyasi partide kalmaya, o iş yerinde devam etmeye mecbursunuz...

Alternatifinizin olduğunun bilinmesi de, rakibinizi veya beraber hareket ettiğiniz kişi veya kuruluşa da size karşı daha adil ve eşit davranmaya iter...

"Eğer biz bu kişiye, bu ülkeye, bu kuruma eşit ve adil davranmazsak, o da başak alternatiflere gidebilir" diye düşünebilir...

Şimdi konuyu dönüp dolaştırıp Kıbrıs konusuna getirelim...

Kıbrıs'ta 2 bölgeli, 2 toplumlu ve siyasi eşitliğe dayalı bir anlaşmanın, en gerçekçi seçenek olduğuna inananlardanım...

Buraya kadar her şey normal...

Fakat bazılarına göre 50, bazılarına göre de 14 yıldır, bu sorunun çözülmesi ve federal bir çözüme ulaşılması için çabalanılıyor...

Sonuç...

Maalesef şimdilik olumsuz...

Bu amaç için uğraşılması, daha fazla efor gösterilmesi...

Kesinlikle olmalı...

Fakat bunları yaparken de belki de Rum tarafına bir alternatifimiz olduğunu hatırlatmak...

Veya ""ezber bozan" bir öneri sunmak işe yarayabilir...

Bir müzakerede, bir amaca ulaşmak için yol haritası çizilir...

Haritadaki amaca ulaşmak için, iki taraf da bazı ödünler verir...

Sonuçta ya istenilen amaca ulaşılır...

Ya da 2 tarafta kendi yoluna döner...

Kıbrıs sorununda ise...

Maalesef Kıbrıslı Türkler, elinden geleni yapmasına rağmen, evine eli boş olarak dönen taraf oldu...

Rumları gerek masaya çekmek, gerekse de bir anlaşma olmazsa, kaybedeceklerini onlara hissettirmek için, bir alternatifimizin olduğunu onlara göstermeliyiz...

Bu gerekirse "ezber bozan" bir şeklide hiç beklemeyecekleri bir şekilde olmalı...

Düşünün...

Rum tarafı anlaşılan toprak düzenlemesini aldı, tazminatlarını aldı ve en önemlisi Kıbrıs Cumhuriyetini herhangi biri ile bölüşme ihtimalini ortadan kaldırdı...

Kıbrıs Türk tarafı, dünya tarafından tanına bir AB ülkesi oldu, Türkiye ile güvenlik anlaşmaları imzalayarak, kendi ülkesinin tam sahibi oldu, AB şartlarını uygulamaya başladı...

Türkiye, Kıbrıs Türk tarafı ile imzaladığı anlaşma ile Doğu Akdeniz'in güvenliğini sağladı ve Kıbrıs etrafından çıkacak tüm gazın Avrupa'ya dağıtılmasının Türkiye üzerinden yapılması anlaşmasını yaptı, ve Kıbrıs sorunu gibi bir sorundan kurtuldu.

Bu "kazan kazan" değil mi?

Kolay mı?

Çok zor, hem de çok...

Bir alternatif mi?

Kesinlikle bir alternatif...

Bu esas amacımızdan sapıyoruz anlamına gelmez, bizim esas amacımız Kıbrıslı Türklerin bu adada, kendi kendini yönettiği, Avrupa standartlarında bir yaşam biçimine sahip olduğu, özgür, demokratik ve laik bir ülke olması değil mi?

Bu federasyon ile de olabilir...

Yukarıda yazdığım şekilde de...

Buna ulaşmak için de her yolu denemeliyiz...

Denemekten korkmamalıyız...

Esas " Alternatifsiz " olmaktan korkmalıyız...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları