Ah şu basın davaları

Yayın Tarihi: 22/12/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Aleyhime ilk basın davası açıldığında yaşım çok gençti. Yanlış hatırlamıyorsam ilk milli oluşum Mustafa Akıncı'nın avukatları tarafından olmuştu.

O günlerde heyecanlı ve dünyayı değiştireceğinden emin, genç bir gazeteci kafasıyla, omuzlarıma rütbe takılmış gibi hissettim ve garip bir şekilde mutlu dahi olmuştum.

Hatta o günlerde bir de yazı yazıp, mahkemede zanlı yakınlarından yediğim sopayı kastederek, "Dayak yedim, dava da açıldı, bir de gözlük takarsam tam gazeteci olacağım" demiştim.

Konu benim yaptığım habere, rahmetli Doğan Harman'ın Mustafa Akıncı'nın fotoğrafını ters basması idi. O zaman BDH'nın tek vekili konumundaki Mustafa Akıncı avukatlarına talimat verip, haberde imzası olan beni, Genel Yayın Yönetmeni Doğan Harman'ı ve künyede adı geçen herkesi mahkemeye vermişti.

Bu fotoğrafı ters basma işi Rahmetli'nin markası halinde gelmişti.

Fotoğrafı ters basma değilse de ters asma işlemi fotoğraf sahibine bir tepki içeriyordu aslında.

Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer'den dinlemiştim. Kıbrıs, Osmanlı idaresinde iken birçok evde Padişah Abdülhamit'in resmi baş köşede asılı duruyormuş. Abdülhamit, Kıbrıs'ı Britanya İmparatorluğu'na kiralayınca, Kıbrıs'taki Türkler evlerinin baş köşesinde duran Abdülhamit portrelerini indirmemişler, ancak ters asıp tepkilerini bu şekilde göstermişler.

Buraya nereden geldik?

Evet, Basın davalarından.

O sevimsiz, yeşil kağıtlardan bir tanesinin daha bana doğru yola çıktığının haberini almam bu yazıyı tetikledi, sanırım.

Öğrendim ki bir örgüt bize dava açmaya hazırlanıyormuş. Hem de ilericilerinden.

Her ne hikmetse bu basın davası silahını kullananlar çoğunlukla da kendini solcu ya da ilerici diye nitelendirenler oluyor.

İroniye bakın! Kendileri ağızlarına geleni, zaman zaman terbiye sınırlarını aşacak derecede söylerler, ancak birileri onları bu sınırları birazcık esneyecek şekilde eleştirince, hemen avukatlarına talimatlar yağdırıp, "basın davayı" diyebiliyorlar.

Hem de basın ve ifade özgürlüğünü en çok savunan ve bu ilkenin arkasına en çok saklananlar.

Neticede ne oluyor?

Bir gazeteye bir dava açılıyor. Tebliği, tanığı, tehiri, duruşması, ortalama 3-6 yıl sürüyor.

Bu arada avukatlar daha fazla para kazanıyor.

Aklı sıra dava edenler de, "Davacıyım hakim bey. Mağdurum. Şikayetçiyim" diyerek mazlumu oynama hakkını elde ediyor.

Gazeteciler mahkeme koridorlarında zaman öldürüyor.

Sonunda ise aradan o kadar çok zaman geçiyor ki gündem değişiyor, dava eden ile edilen başka bir platformda yolları kesişiyor, dava masrafına iş bitiyor.

Ha bu moda haline gelen dava açma alışkanlığı devam ederse daha büyük bir tehlike bekliyor herkesi.

Medya sırf bu eziyeti çekmemek için yazı ve çizilerde daha temkinli davranmaya başlayacak. Türkiye'deki gazeteler gibi, muhabir kadar avukatı da kadrolarına dahil edecek, sansürü ilk önce kendi kendine uygulayacak.

İfade özgürlüğünden gazeteciler yararlanamadığı gibi muhalif sivil toplum örgütlerinin de yararlanmasının önü tıkanacak.

Biz de gazeteciliğin yanında, ek iş olarak, buna sebep olan ve kendine ilerici diyen örgütler için kına ithalat ve satışına başlayacağız.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları