Barış dili

Yayın Tarihi: 29/05/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Bir yazıya gözüm takıldı dün. Cumhurbaşkanı'nın İstanbul ziyareti sonrasında çıkan ve bendeki tanımı hala "suni" olan, Dolmabahçe Krizi sonrasında Cumhurbaşkanı'nın söylem ve davranışlarını eleştirmek konusunda azami gayret gösteren bir yazı idi.

Yazar, işi temelden alıp aslında Birleşmiş Milletler'in dünyanın ilk İnsani Zirvesi'ni İstanbul'da yapmış olmasının yanlış olduğunu dolaylı olarak anlatmaya çalıştı.

Yani, yazar "Akıncı'nın oraya gitmesi yanlıştı. Dönüşünde söyledikleri yanlıştı ama temelinde Zirve'nin İstanbul'da yapılması da yanlıştı" mesajı veriyordu, baş döndürücü uzunluktaki cümleleri içinde.

Asıl gözüme takılan, Cumhurbaşkanı'nın kriz sonrası Anastasiades'in sözcüsü aracılığı ile masaya döneceğini işaret etmesi üzerine, Cumhurbaşkanı'nın yine sözcüsü aracılığı ile söylediklerine getirdiği eleştiri idi.

"Anastasiades'in hatasından dönmesi Cumhurbaşkanı'nı memnun etmiştir" bağlamında yapılan açıklamayı, yazar, "Bu barış dili değildir" ifadesiyle eleştirmiş ve uzun uzun ötekileştirme söylemlerinden kaçınılması gerektiğini okuyucularına aktarmış. Biz de okuduk.

Gelin bu barış dili işine biraz bakalım.

Anladığım kadarıyla "Barış Dili" konusu bizde yanlış anlaşılmış. Hem de hayati bir şekilde.

Kıbrıs'ta barış dili kullanmak, Kıbrıs Rum Liderliği ve toplumunu, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını, haysiyetini ve Türkiye'den gelen su konusunda bile gündeme gelen onurunu ayaklar altına almak pahasına üzmemek ve kızdırmamak olarak algılanıyor bazıları tarafından.

Bahse konu yazar da öyle düşünüyor gördüğüm kadarıyla.

Tabii ki barış dili kullanılmalı.

Tabii ki karşı tarafı ötekileştirmeden, hakaretamiz ifadelerle tarif etmeden, aşağılamadan yazmak, konuşmak lazımdır.

Çeyrek asra yakın gazetecilik yapan birisi olarak, şimdiki gençlerin bilmediği bir sürü ifadeler gördük buna örnek olabilecek.

Bir zamanların gazetelerine bakarsanız Kıbrıs Rum toplumundan "gavur" olarak bahsedenlerin ve bunları normal bir yazım dili olarak kullananların olduğunu görürüsünüz.

Evet bu ve bunun gibi bir sürü ifade barış dili unsurlarını içermiyor ve yanlıştır.

Ancak Cumhurbaşkanı'nın sırf müzakere ettiği Kıbrıs Rum Liderliği üzülmesin, kızmasın diye, hata olarak gördüğü şeyi söylemesi Barış Dili anlayışının neresine aykırıdır.

Bazı Rum gazetelerinin bile, Anastasiades'in suni olarak çıkardığı krizden dönmek için yöntem aradığını yazdığını okuduk.

Bu satırların muhatabı olan yazar diyecek ki, "Ama onlar Anastasiades'in muhalifi. Sırf muhalefet etmek için böyle söyleyip yazıyorlar"

Ben de cevaben, "Sizin de eleştirinizin motivasyonu tam da budur. Sadece muhalif olduğunuz kişi Anastasiades değil, Akıncı'dır"

Bir başka nokta ise gerçekten canımı sıktı.

Ötekileştirmemekten bahseden bu konuda öğütler veren yazar, "Rum tarafını üzmeyecek her türlü konuşma şekli" diye tanımladığı "Barış Dili" vurguları ile birlikte, Kıbrıs Türk toplumunu, 'Barışseverler' ile 'Çözüm Karşıtları' diye ikiye bölmüş.

Bu da mı barış dili?

'Federal Çözüm Taraftarları' ile 'Federal Çözüm Karşıtları' diye bir ayrım daha barışçı olmaz mıydı?

Yoksa Kıbrıs Türk Toplumu içerisindeki toplumsal barış, Kıbrıs Rum Toplumu ile Kıbrıs Türk Toplumu arasındaki çözüme feda edilebilecek kadar önemli bir şey mi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları